müfret işareti olması, onlardan her bir ferdin dehşeti
temsil ve kabahati tasvir etmekte müstakil olduğuna işa-
rettir.
(1)
n
ón
b r
ƒn
à°r
Sp
G
’deki
¢°S
, ateş yakmalarının külfetle ve araş-
tırmakla husule geldiğine işarettir.
Hem,
n
ón
br
ƒn
à°r
Sp
G
’nin ifrat sigasıyla olması,
(2)
r
ºp
gp
Qƒo
f
’deki
cem zamiri, bir cemaat için bir ferdin ateş yakması âdet
olduğuna işarettir.
Hem, lâmba vesaire gibi alât-ı tenviriye arasından
(3)
l
QÉn
f
’ın intihap edilmesi, teklifin pek şiddetli bir nur ol-
duğuna ve onların izhar ettikleri zahirî nur altında fitne
ateşini yaktıklarına işarettir.
İhtar:
Nekre olarak
l
QÉn
f
kelimesinin zikri, onların şiddet-i
lüzumundan dolayı, herhangi bir ateş olursa olsun,
yakmak ihtiyacında olduklarına işarettir.
(4)
r
ºp
gp
Qƒo
æp
H *G n
Ön
gn
P o
¬ n
dr
ƒn
M Én
e r
ä n
ABÉ°n
Vn
G BÉ s
ªn
?n
a
: takibi ifade eden
BÉ s
ªn
?n
a
’daki
±
onların yeisten sonra ümit ve reca zamanla-
rının geldiğine işarettir.
= És
`n
Ÿ
ise, kıyas-ı istisnaî ile anılan,
dâhil olduğu cümlelerden birinci cümlenin tahakkuk ve
vücuda geldiğine delâlet etmekle, ikinci cümlenin de
âdet:
görenek, usul, alışkanlık.
alât-ı tenviriye:
aydınlatma alet-
leri, aygıtları.
cem:
çoğul.
cemaat:
topluluk, aralarında çeşit-
li bağlar bulunan insanlar toplulu-
ğu.
dâhil:
içine girme, sokma.
delâlet:
delil olma, gösterme; alâ-
met, işaret.
fitne:
karışıklık, bozgunculuk, az-
gınlık.
husul:
olma, meydana gelme.
ifrat:
aşırılık, pek ileri gitme, had-
dini aşma.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
intihap:
seçme.
izhar:
gösterme, açığa vurma.
kıyas-ı istisnaî:
.
külfet:
zahmet, sıkıntı.
müfret:
tekil, teklik.
müstakil:
bağımsız, başkasına tâ-
bi olmayan.
nur:
aydınlık, parıltı, parlaklık, zi-
ya, ışık, şule.
nükte:
ince manalı, ancak dikkat-
le anlaşılabilen mana veya söz.
siga:
kip, kalıp.
şiddet-i lüzum:
ihtiyacın faz-
la olması.
tahakkuk:
gerçekleşme, ke-
sinleşme.
takip:
peşinden yürüme, ar-
kasından gitme, bir yol tutup
gitme.
tasvir:
bir şeyi yazıyla veya
başka ifade tarzlarıyla anlat-
ma.
teklif:
birinden eziyetli, zah-
metli fakat diğeri hakkında
yararlı bir iş isteme.
temsil:
benzetme.
vesaire:
ve başkaları, bunun
gibileri.
yeis:
ümitsizlik.
zahirî:
görünüşte olan; zahire,
dışa ait olan.
zamir:
ismin yerini tutan keli-
meler.
zikir:
anma, bildirme.
1.
Ateş yaktı. (Bakara Suresi: 17.)
2.
Nurları. (Bakara Suresi: 17.)
3.
Ateş. (Bakara Suresi: 17.)
4.
Ateş tam onların çevresini aydınlatmışken, Allah birden nurlarını alıp götürdü. (Bakara Suresi:
17.)
B
akara
S
ureSi
| 190 | İşaratü’l-İ’caz