beraber, re’sül-malın da zayi olması ihtimali olan ticaret-
lere girişmemesi elzem ve evlâ olduğuna işarettir.
Sual:
rıbh fiili, hakikaten münafıkların fiili olduğu
hâlde, bu cümlede ticarete isnat edilmiş olduğu neye işa-
rettir?
Elcevap:
onların ne bu ticaretlerinde, ne eczasında,
ne ahvalinde ve ne vesaitinde, ne cüz’î ve ne de küllî bir
fayda bulunmadığına işarettir. evet, bazı ticaretlerde
matlûp kâr olmasa da, ahvalinde veya vesaitinde az çok
bir fayda olabilir. Fakat, bu ticaret ise, şerr-i mahzdır,
faydalardan tamamen mahrum bir zarardır.
(1)
n
øj/
ón
à r
¡o
e Gƒo
fÉn
c Én
en
h
: Yani, re’sü’l-mallarını zayi etmek-
le hüsrana maruz kaldıkları gibi, yollarını da kaybetmiş-
lerdir. Bu cümlede surenin başındaki
(2)
n
Ú/
?s
ào
ªr
?p
d ik
óo
g
cümlesine gizli bir remiz vardır ki, kur’ân-ı kerîm hida-
yeti vermemiş değildir; hidayeti vermiş de, bunlar kabul
etmemişlerdir.
ó
®
ò
n
Ön
gn
P o
¬n
dr
ƒn
M Én
e r
än
ABÉ°n
Vn
G B É s
ªn
?n
a Gk
QÉn
f n
ón
br
ƒn
à°r
SG …p
òs
dG p
?n
ãn
ªn
c r
ºo
¡o
?n
ãn
e
l
ºr
µo
H w
ºo
°U
|}
n
¿ho
ô°p
ür
Ño
j n
’ m
äÉn
ªo
?o
X »/
a r
ºo
¡n
c n
ôn
Jn
h r
ºp
gp
Qƒo
æp
H *G
l
äÉn
ªo
?o
X p
¬«/
a p
ABÉ n
ª° s
ùdG n
øp
e m
Öu
«°n
ün
c r
hn
G
|}
n
¿ƒo
©p
Lr
ôn
j n
’ r
ºo
¡n
a l
»r
ªo
Y
ahval:
hâller, durumlar.
cüz’î:
küçük, az.
ecza:
cüzler, parçalar, kısımlar.
elzem:
daha (en, pek) lâzım, lü-
zumlu, gerekli.
evlâ:
daha uygun, daha lâyık, da-
ha iyi.
fiil:
iş, hareket.
hakikaten:
doğrusu, gerçekten.
hidayet:
doğru inanç ve yaşa-
yış üzere olmak.
hüsran:
zarar, ziyan, kayıp.
ihtimal:
olabilirlik.
isnat:
dayandırma, mal etme,
bir şeyi bir kimseye ait göster-
me.
küllî:
umumî, genel.
mahrum:
bir şeye sahip ola-
mayan, yoksun.
maruz:
bir şeyin etkisi ve te-
siri altında bulunma.
matlûp:
talep edilen, istenilen
şey.
münafık:
nifak sokan, ara bo-
zucu; kalbinde küfrü gizlediği
hâlde Müslüman görünen.
re’sü’l-mal:
ana para, serma-
ye.
remiz:
bir şeye delâlet eden
şekil, alâmet, amblem, sem-
bol.
rıbh:
kâr, kazanç.
sual:
soru.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldı-
ğı 114 bölümden her biri.
şerr-i mahz:
tamamen kötü-
lük, iyi tarafı hiç olmayan; za-
rarı, fenalığı yüzde yüz olan
şer ve musibet.
vesait:
vasıtalar, sebepler.
zayi:
yitik, zarar, ziyan.
1.
Bir daha da doğru yolu bulamamışlardır. (Bakara Suresi: 16.)
2.
Takva sahipleri için hidayettir. (Bakara Suresi: 2.)
B
akara
S
ureSi
| 182 | İşaratü’l-İ’caz