İşaratü'l İ'caz - page 187

nimetin kadrini bilip devam ettirmediler. o da söndü git-
ti. evet, ziyayı muhafaza etmekten gaflet, adem-i deva-
mını istilzam eder. Adem-i devam ise intıfasını, yani sön-
mesini istilzam eder. nurlarının sönmesiyle uğradıkları
hüsrandan sonra,
(1)
m
äÉn
ªo
?o
X ?/
a r
ºo
¡n
cn
ôn
Jn
h
cümlesiyle, zulü-
mata düşmek gibi ikinci bir hüsrana maruz kaldıklarına
işaret edilmiştir.
(2)
n
¿ho
ô°p
ür
Ño
j n
cümlesi ise, üçüncü bir hüsranlarına işa-
rettir. Çünkü, insan zulmete düşmekle yolunu kaybettiği
zaman, arkadaşlarını ve eşyasını görmekle bir derece
müteselli olur. Fakat, bunları da görmediği gibi, onun o
karanlıkta durması ve yürümesi, bir musibet ve bir vah-
şettir.
(3)
n
¿ƒo
©p
Lr
ôn
j n
’ r
ºo
¡n
a l
»r
ªo
Y l
ºr
µ
o
H w
º°o
U
: Yani, “
Sağır,lâl,kör
olup,dönemezler
.”
Bir insan böyle bir belâya düştüğü zaman, dört cihet-
le ümitvar ve müteselli olabilir:
Birincisi
: köylü halkından veya geçen yolculardan bir
ses gelir de, o ses vasıtasıyla yolunu bulup görmek ümi-
dinde olur. Hâlbuki, gecesi sâkit ve sakin, sessiz ve seda-
sız bir gece olduğundan, o adamla bir sağırın arasında
fark kalmaz. Bu cihetten, ümidinin kesik olduğuna işare-
ten, kur’ân-ı kerîm
(4)
w
º°o
U
kelimesini demiştir.
İkincisi
: eğer çağırıp yardım isterse, belki bir işiten olur
da onun kurtulmasına gelir diye bir ümit besleyebilir.
sâkit:
suskun.
seda:
ses, duyulan.
ümitvar:
ümitli, umutlu, uman,
ümidi olan.
vahşet:
ıssız yerlerde duyulan
korku.
vasıta:
sebep, vesile.
ziya:
ışık, aydınlık, nur, parlaklık.
zulmet:
karanlık.
zulümat:
karanlıklar, dinsizlik, zu-
lüm ve külür.
adem-i devam:
devamsızlık.
belâya:
musibetler, afetler,
beliyyeler, belâlar, felâketler,
gamlar, kederler.
cihet:
yön, görüş açısı, sebep,
vesile.
gaflet:
ihmal, endişesizlik.
hüsran:
zarar, ziyan, kayıp.
intıfa:
sönme; bir şeyin orta-
dan yok olması.
istilzam:
gerekli görme, lü-
zumlu görme.
işareten:
işaret ederek, belir-
terek.
kadir:
kıymet, değer.
lâl:
dilsiz, konuşamayan, eb-
kem.
maruz:
bir şeyin etkisi ve te-
siri altında bulunma.
muhafaza:
koruma.
musibet:
felâket, belâ.
müteselli:
teselli bulan, avu-
nan.
nimet:
hayırlı hâl, faydalı şey.
nur:
aydınlık, ışık.
rica:
teselli.
sakin:
sessiz.
1.
Onları karanlık içinde bıraktı. (Bakara Suresi: 17.)
2.
Görmezler. (Bakara Suresi: 17.)
3.
Bakara Suresi: 18.
4.
Sağır. (Bakara Suresi: 18.)
İşaratü’l-İ’caz | 187 |
m
ünafıklar
B
ahSi
1...,177,178,179,180,181,182,183,184,185,186 188,189,190,191,192,193,194,195,196,197,...576
Powered by FlippingBook