Sual:
Münafıkların istihzası, devamı ifade eden ism-i
fail sigasıyla olduğu hâlde, Cenab-ı Hakkın mukabil istih-
zası teceddüdü ifade eden fiil-i muzari sigasıyla yapıldı-
ğında hikmet nedir?
Elcevap:
tazip ve tahkirler tebeddül ve teceddüt ettik-
çe, tesirleri çoğalır. zira, bir tarzda devam eden bir ele-
min tesiri, gittikçe azalır, tazelendikçe tesiri çok olur. Bu
manayı ifade eden, ancak fiil-i muzaridir; ism-i fail ise
yalnız devamı ifade eder.
(1)
n
¿ƒo
¡n
ªr
©n
j r
ºp
¡p
fÉn
«`r
¨o
W »/
a r
ºo
g t
óo
ªn
jn
h
: Yani, “
Dalâletinesbabı-
natevessületmeleriyle,dalâletintalebindebulunmuşlar-
dır.Allahdaonlaradalâletvermiştir
.”
Allah tarafından yardımın yapılmasını ifade eden
(2)
t
óo
ªn
j
kelimesi, abdin hâlık-ı ef’al olduğunu iddia eden İti-
zal Mezhebinin reddine işarettir.
Ve onların lisan-ı hâl ile istedikleri üzerine, Allah’ın
onlara yardım ettiğine delâlet eden
t
óo
ªn
j
’nün tazammun
ettiği
(3)
t
óp
ªn
à°r
ùn
j
cümlesi, abdin elinde bir şey yok, hep Al-
lah’tan olduğunu iddia eden Mezheb-i Cebrin reddine
işarettir. zira, onlar sû-i ihtiyârlarıyla ve arzularıyla dalâ-
leti istemişlerdir; Allah da onlara istediklerini vermiştir.
(4)
l
¿Én
«`r
¨o
W
kelimesinin
(5)
r
ºo
g
zamirine izafesi, tuğyan ci-
nayeti onların ihtiyârlarıyla husule gelip, cebirle alâkadar
ism-i fail:
fiili, işi, eylemi yapan,
özne.
istihza:
alaya alma, birisiyle eğ-
lenme, inceden inceye dokundu-
rarak alay etme.
İtizal:
Ehl-i Sünnet ve inançların-
dan ayrılan takım ve onun mez-
hebi, Mutezile.
izafe:
isnat etmek, dayandırmak.
lisan-ı hâl:
hâl dili, bir şeyin duru-
şu ve görünüşü ile bir mana ifade
etmesi.
mezhep:
dinde tutulan yol, dinde
anlayış ve ibadet yolu.
Mezhep-i cebir:
Cebriye mezhebi,
cüz’î iradeyi inkâr edenlerin batıl
mezhebi.
mukabil:
karşılık olarak, karşılığın-
da.
münafık:
nifak sokan, ara bozucu;
kalbinde küfrü gizlediği hâlde
Müslüman görünen.
red:
reddetme, geri verme.
siga:
kip, kalıp.
sual:
soru.
sû-i ihtiyâr:
kötü seçim, seçme-
nin fenalığı.
tahkir:
hakaret etme, küçük gör-
me, şeref ve haysiyetini incitme.
talep:
isteme, dileme, istek, arzu.
tarz:
biçim, şekil.
tazammun:
ihtiva etme, içine al-
ma, içinde bulundurma.
tazip:
azap çektirme, eziyet etme,
sıkıntı verme.
tebeddül:
başkalaşma, değişme.
teceddüt:
tazelenme, yenilenme,
yeni hale gelme.
tevessül:
başvurma, girişme.
tuğyan:
zulüm, haksızlık ve küfür-
de ileri gitme.
zamir:
ismin yerini tutan kelime-
ler.
abd:
kul.
alâkadar:
ilgili, ilişki.
cebir:
zor, zorlama, baskı yap-
ma.
cenab-ı Hak:
Allah; doğru,
gerçek, Hakkın tâ kendisi olan,
şeref ve azamet sahibi yüce
Allah.
cinayet:
cana kıyma, katl ve-
ya bu derecede ağır bir suç.
dalâlet:
dinsizlik, inançsızlık,.
delâlet:
alâmet, işaret, iz.
elem:
dert, üzüntü, maddî-
manevî ıztırap.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
fiil-i muzari:
geniş zaman fiili.
hâlık-ı ef’al:
fiillerin ve hare-
ketlerin yaratıcısı.
hikmet:
İlâhî gaye, gizli sebep.
iddia:
davaya kalkışma.
ihtiyâr:
irade, tercih.
1.
Bakara Suresi: 15.
2.
Mühlet verir. (Bakara Suresi: 15.)
3.
Mühlet isterler.
4.
Sapıklık, azgınlık. (Bakara Suresi: 15.)
5.
Onlar
İşaratü’l-İ’caz | 177 |
m
ünafıklar
B
ahSi