hergünispat-ıvücutetmelerigibi,daimaşeytanlarınagi-
dipküfürlerini,ahitlerinitazelemeleriniicapettirir.
kur’ân-ı kerîm bu silsileye
(1)
r
ºo
µ`n
©n
e És
fp
G BGƒo
dÉn
b
ile işaret et-
miştir. Yani, “
Bizler,sizinleberaberiz
” diye ahitlerini tec-
dit ediyorlar.
Sonra,mü’minleregidipgeldiklerindenhâsılolanşüp-
heyiizaleetmekiçin,anddilemeyemecburoldular.Ve,
imanınhilâfına,hakikatlereadem-ihürmetveistihfafta
bulunarakkıymetlişeylereihanetettilerki,kendilerine
atfedilenittihamlarıdefetsinler.
İşte, kur’ân-ı kerîm bu-
na
(2)
zn
¿oD
hp
õr
¡n
à°r
ùo
e o
ør
ën
f Én
ªs
fp
G{ BGƒo
dÉn
b
ile işaret etmiştir. Yani,
“
Bizimmü’minlerleolanihtilâtımız,onlarlaistihzaiçin-
dir.Aramızdasamimiyetyoktur;ancakyüzlerinegülüyo-
ruz.
”
Sonra,münafıklarınşugidişvesöyleyişlerinidinleyen
sâmiînmü’minlerindemukabeledebulunmalarınıintizar
etmektebulunduğusiyak-ıkelâmdananlaşıldı.Bunun için
kur’ân-ı kerîm de mü’minlere bedel
(3)
r
ºp
¡p
H o
Çp
õr
¡n
à°r
ùn
j *n
G
di-
ye mukabelede bulunmuştur. Yani, “
Cenab-ıHak,onla-
rınistihzalarıüzerine,eşedd-icezailedünyaveahirette
tecziyeederveedecektir
.”
Cenab-ı Hakkın şu mukabelesi, mü’minlerin şerefine
ve münafıkların yaptıkları istihzanın, Cenab-ı Hakkın
tecziyesine karşı adem hükmünde kaldığına ve onların
hamakatlerine işarettir.
adem:
yokluk.
adem-i hürmet:
hürmetin olma-
yışı, saygi göstermeme.
ahiret:
öbür dünya, ikinci hayat.
ahit:
sözleşme, anlaşma, mukave-
le, muamele.
atıf:
bir şeyin oluşunu diğer bir şe-
ye bağlama, yükleme, isnat etme.
bedel:
karşılık.
cenab-ı Hak:
Allah; doğru, gerçek,
Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve
azamet sahibi yüce Allah.
def:
ortadan kaldırma, yok etme,
giderme.
eşedd-i ceza:
cezanın şiddetlisi.
hakikat:
gerçek, doğru.
hamakat:
ahmaklık, beyinsizlik,
budalalık.
hâsıl:
meydana gelme, ortaya çık-
ma.
hilâfına:
zıddına, tersine, aksine.
hükmünde:
değerinde, yerinde.
icap:
gerekme hali, gerekli olma.
ihanet:
hainlik, kötülük etme.
ihtilât:
karışıp görüşme, beraber
yaşama.
iman:
inanma, inanç, itikat, tasdik.
intizar:
bekleme, gözleme.
ispat-ı vücut:
varlığını gösterme.
istihfaf:
küçümseme, hafife alma,
alay etme.
istihza:
alaya alma, birisiyle
eğlenme, inceden inceye do-
kundurarak alay etme.
ittiham:
suç altında bulunma,
töhmetli olma.
izale:
zevale erdirme, yok et-
me.
küfür:
imansızlık, dinsizlik.
mecbur:
cebir görmüş, zor al-
tında bulunan, bir işi yapmak
zorunda kalmış.
mukabele:
karşılık verme,
karşılama.
mukabele:
karşılık.
mü’min:
iman eden, inanan.
münafık:
nifak sokan, arabo-
zucu; kalbinde küfrü gizlediği
halde Müslüman görünen.
sâmiîn:
dinleyenler, dinleyici-
ler.
silsile:
birbirini takip eden
şeylerin meydana getirdiği sı-
ra.
siyak-ı kelâm:
sözün söyleniş
şekli, ifade tarzı, gelişi.
şeref:
onur, haysiyet.
tecdit:
yenileme, tazeleme.
tecziye:
cezalandırma, ceza
verme.
1.
Bakara Suresi: 14.
2.
“Biz onlarla ancak alay ediyoruz” derler. (Bakara Suresi: 14.)
3.
Allah onları maskaraya çevirir. (Bakara Suresi: 15.)
B
akara
S
ureSi
| 170 | İşaratü’l-İ’caz