İşaratü'l İ'caz - page 178

olmadığından, “Bizler Allah’ın cebriyle bu tuğyanı yapı-
yoruz” diye mazeretlerinin reddine işarettir.
(1)
l
¿Én
«`r
¨o
W
ün-
vanı ise, onların zararı, tufan gibi, bütün mehasin ve ke-
malâtı tahrip ettiğine imadır.
(2)
n
¿ƒo
¡n
ªr
©n
j
: Yani, “tuğyan ve dalâletlerinde mütehay-
yir ve mütereddit şahıslardır. onların ne meslekleri var
ve ne de muayyen bir maksatları vardır.”
ó
®
ò
r
ân
ëp
Hn
Q Én
ªn
a i'
óo
¡r
dÉp
H n
án
dn
Ó°s
†dG Go
hn
ôn
à°r
TG n
øj/
òs
dG n
?p
Ä B '
`dho
G
(3)
n
øj/
ón
àr
¡o
e Gƒo
fÉn
c Én
en
h r
ºo
¡o
Jn
QÉn
ép
J
Yani, “
Onlarhidayetiveripdalâletisatınalanbirtakım
kafasızlardırki;ticaretlerindenbirfaydagöremedikleri
gibi,ozarardankurtulmakiçinyoldabulamıyorlar
.”
Buayetinmâkabliylecihet-iirtibatınagelince:
Bu ayet, geçen tafsillere bir fezleke, bir hülâsadır. Ve
o tafsilleri yüksek ve müessir bir üslûpla tasvir etmiştir.
lâkin muhataplarının saff-ı evvelinde ve tabaka-i ulâsın-
dakiler, kışın Yemen cihetine, yazın da Şam cihetlerine
giderek yaptıkları ticaretin kâr ve zararını lezzet ve ele-
mini gördüklerinden, tasvir için ticaret üslûbu intihap
edilmiştir. Şöyle ki:
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
cebir:
zor, zorlama, baskı yapma.
cihet:
yön.
cihet-i irtibat:
irtibat sebepleri,
tarafları; bağlanma yönü, aradaki
benzeyiş ve münasebet.
dalâlet:
dinsizlik, inançsızlık,.
elem:
dert, üzüntü, maddî-mane-
vî ıztırap.
fezleke:
özet, netice.
hidayet:
doğru inanç ve yaşayış
üzere olmak.
hülâsa:
kısaca, sözün kısası.
ima:
dolaylı, üstü kapalı ifade et-
me.
intihap:
seçme.
kemalât:
kemaller, olgunluklar,
mükemmellikler.
mâkabl:
öndeki, üstteki.
maksat:
maksat, meram, he-
def; netice, sonuç.
mazeret:
bahane, özür, engel.
mehasin:
güzellikler, iyilikler.
muayyen:
belirli.
muhatap:
kendisine hitap
olunan.
müessir:
tesirli.
mütehayyir:
hayrete düşen,
şaşıran.
mütereddit:
tereddüt eden,
kararsız.
saff-ı evvel:
birinci saf, baş-
langıç safî.
tabaka-i ulâ:
birinci tabaka.
tafsil:
etraflıca bildirme, ayrın-
tılı anlatma.
tahrip:
harap etme, yıkma,
bozma.
tasvir:
bir şeyi yazıyla veya
başka ifade tarzlarıyla anlat-
ma.
tufan:
çok şiddetli yağmur ve
sel.
tuğyan:
zulüm, haksızlık ve
küfürde ileri gitme.
ünvan:
şöhret, ad, isim.
üslûp:
tarz, yol, biçim, usul,
stil.
1.
Sapıklık, azgınlık. (Bakara Suresi: 15.)
2.
Şaşkın şaşkın bocalayıp dururlar. (Bakara Suresi: 15.)
3.
Bakara Suresi: 16.
B
akara
S
ureSi
| 178 | İşaratü’l-İ’caz
1...,168,169,170,171,172,173,174,175,176,177 179,180,181,182,183,184,185,186,187,188,...576
Powered by FlippingBook