r
ºp
¡p
æ«/
WÉn
«n
°T '
‹p
G Gr
ƒn
?n
N Gn
Pp
Gn
h És
æ`n
e'
G BGƒo
dÉn
b Gƒo
æ`n
e'
G n
øj/
òs
dG Gƒo
?n
d Gn
Pp
Gn
h
r
ºp
¡p
H o
Çp
õr
¡n
à°r
ùn
j *n
G @ n
¿o
D
hp
õr
¡n
à°r
ùo
e o
ør
ën
f Én
ªs
fp
G r
ºo
µ`n
©n
e És
fp
G BGƒo
dÉn
b
(1)
n
¿ƒo
¡n
ªr
©n
j r
ºp
¡p
fÉn
«r
¨o
W ?/
a r
ºo
g t
óo
ªn
jn
h
İstihza ve istihfaf gibi, münafıkların dördüncü cinayet-
lerini beyan eden şu ayetin fesat, ifsat, tesfih gibi sebkat
eden cinayetlerine atfını iktiza eden aynı münasebetle bu
ayetin mealiyle mâkablinin meali arasında irtibat ve inti-
zam hâsıl olmuştur.
Buayetincümleleriarasındakivech-iirtibata
gelince:
İnsanınmusibetveelemlerekarşınokta-iistinadıve
ihtiyaçveemellerinitesviyeiçinnokta-iistimdadıolan
imanınüçhassasıvardır:
•
Birincisi
, nokta-i istinadından neş’et eden izzet-i ne-
fistir. İzzet-i nefsi olan, başkalara kendisini zelil göster-
meye tenezzül etmez.
•
İkincisi
, şefkattir. Şefkati olan, kimseyi tahkir ve tez-
lil etmez.
•
üçüncüsü
, hakikatlere ihtiram etmek ve yüksek şey-
lerin kıymetini bilmekle istihfaf etmemektir.
Kezalik,imanınzıddıolannifakındaüçhassasıvardır:
•
Birincisi
, zillettir.
•
İkincisi
, ifsadata meyletmektir.
•
üçüncüsü
, başkalarını tahkir etmekle gururlanıp,
zevk almaktır.
atıf:
bağlama.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
cinayet:
cana kıyma, katl veya bu
derecede ağır bir suç.
elem:
dert, üzüntü, maddî-mane-
vî ıztırap.
emel:
istek, arzu, talep, beklenti.
fesat:
bozukluk, karışıklık, nifak.
hakikat:
gerçek, doğru.
hâsıl:
meydana gelme, ortaya çık-
ma.
hassa:
bir şeye mahsus olan özel-
lik, nitelik.
ifsadat:
ifsatlar, fesada uğratma-
lar, düzensizlik meydana getirme-
ler, bozmalar, kargaşalıklar.
ifsat:
fesada uğratma, bozma, ka-
rışıklık çıkarma.
ihtiram:
hürmet etme, saygı gös-
terme.
iktiza:
lâzım gelme, gerekme.
iman:
inanma, inanç, itikat, tasdik.
intizam:
düzenlilik, düzgünlük.
irtibat:
bağ, münasebet.
istihfaf:
küçümseme, hafife alma,
alay etme.
istihza:
alaya alma, birisiyle eğ-
lenme, inceden inceye dokundu-
rarak alay etme.
izzet-i nefis:
insanın vakar ve
haysiyetini korumaya özen gös-
termesi, kendi değerini ve şahsi-
yetini aşağılamaksızın varlığına
saygı duyması.
kezalik:
keza, bu da öyle, böyle-
ce.
kıymet:
değer.
mâkabl:
öndeki, üstteki.
meal:
mana, anlam, mefhum.
meyil:
taraftarlık.
musibet:
felâket, belâ.
münafık:
nifak sokan, ara bozucu;
kalbinde küfrü gizlediği hâlde
Müslüman görünen.
münasebet:
ilgi, ilişki; münasiplik,
uygun olma.
neş’et:
meydana gelme, oluşma,
çıkma.
nifak:
ikiyüzlülük, münafıklık.
nokta-i istimdat:
yardım ve me-
det isteme noktası.
nokta-i istinat:
dayanak nok-
tası, güvenme ve itimat nok-
tası.
sebkat:
geçme, ceryan etme.
şefkat:
karşılıksız sevgi besle-
me, içten ve karşılıksız merha-
met.
tahkir:
hakaret etme, küçük
görme, şeref ve haysiyetini in-
citme.
tenezzül:
gönül alçaklığı, al-
çak gönüllülük gösterme.
tesfih:
sefih görme, sefih say-
ma, ahlâksızlık isnat etme.
tesviye:
bir seviyeye getirme,
aynı düzeye getirme.
tezlil:
aşağılama, küçük dü-
şürme, horlama; küçük ve hor
görme.
vech-i irtibat:
ilgi, alâka yönü,
bağlılık.
zelil:
zillete uğramış, hakir,
aşağı tutulmuş, aşağılanmış.
zillet:
hor ve hakir görülme,
alçalma.
1.
İman edenlere rastladıklarında “İnandık” derler. Şeytanlaşmış reisleri ve arkadaşlarıyla baş-
başa kalınca da, “Aslında biz sizinle beraberiz; onlarla sadece alay ediyoruz” derler. • Alay-
larına karşılık Allah onları maskaraya çevirir. Ve onlara mühlet verip azgınlıkları içinde bı-
rakır da, şaşkın şaşkın bocalayıp dururlar. (Bakara Suresi: 14-15.)
B
akara
S
ureSi
| 168 | İşaratü’l-İ’caz