Sual:
Şeytanın kalbinde marifet var mıdır?
Cevap:
Yoktur. Çünkü sanat-ı fıtriyesi iktizasınca, kal-
bi daima idlâl ile telkin için, fikri daima küfrü tasavvur et-
mekle meşgul olduğundan, kalbinde veya fikrinde boş bir
yer marifet için kalmıyor.
Sual:
küfür, kalbe ait bir sıfattır. kalbde o sıfat bulun-
madığı takdirde, zünnar bağlanmasından veya ona kıyas
edilen şapkanın giyilmesinden ne için küfür hâsıl olsun?
Cevap:
gizli olan umura, şeriat emarelere göre hük-
meder. Hatta illet olmayan esbab-ı zahirîyi, illet yerine
kabul eder.
Binaenaleyh itmam-ı rükûa mâni olan bir kısım zün-
narların bağlanması ve secdenin ikmaline mani olan ba-
zı şapkaların giyilmesi ubudiyetten istiğna ve küfre teşeb-
büh etmeye emarelerdir. gizli olan o sıfât-ı küfriyenin
yok olduğuna kat’iyetle hükmedilemediğinden, bu gibi
emarelere göre hükmedilir.
Sual:
İnzar yapılmadıkça teklif nasıl yapılır?
Cevap:
İnzar yapılmadığı takdirde teklif de yapılmaz-
sa, adem-i tecziyelerine bir hüccet olur. zira, “Biz ne ya-
palım. ne tebligat yapıldı ve ne tekliften haberimiz var”
diye mücazattan kurtuluşlarına bir medar olur.
sıfat:
hâl, keyfiyet, nitelik, vasıf.
sıfat-ı küfriye:
küfür sıfatı, iman-
sızlığın özelliği.
sual:
soru.
tasavvur:
bir şeyi zihinde şekil-
lendirme, tasarlama, kurma.
tebligat:
tebliğler, bildiriler, bildir-
meler.
teklif:
birinden eziyetli, zahmetli
fakat diğeri hakkında yararlı bir iş
isteme.
telkin:
fikir aşılama, zihinde yer
ettirme.
teşebbüh:
benzeme, andırma.
ubudiyet:
kulluk.
umur:
işler, hususlar, maddeler,
şeyler.
zünnar:
papazların bellerine bağ-
ladıkları ucu haçlı, ipten örme ku-
şak, papaz kuşağı.
İşaratü’l-İ’caz | 113 |
k
üfrün
m
ahiYeTi
adem-i tecziye:
cezalandır-
mama, ceza vermeme.
binaenaleyh:
bundan dolayı,
bunun üzerine.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
esbab-ı zahiriye:
görünürde-
ki sebepler.
hâsıl:
meydana gelme, ortaya
çıkma.
hüccet:
delil.
hüküm:
verilen karar.
idlâl:
dalâlete düşürme, doğru
yoldan çıkarma, saptırma, az-
dırma.
ikmal:
tamamlama, bitirme.
iktiza:
lâzım gelme, gerekme.
illet:
sebep.
inzar:
uyarma, uyarı.
istiğna:
ihtiyaçsızlık, gerek
duymazlık.
itmam-ı rükû:
namazın farz-
larından biri olan rükûun ta-
mamlanması.
kat’iyet:
kat’îlik, kesinlik.
kıyas:
benzetme yolu, örnek-
leme.
küfür:
Allah’ın varlığına, birli-
ğine inanmama, müşriklik,
imansızlık.
mâni:
meneden, engel olan.
marifet:
tasavvufî bilgi, ilha-
ma dayanan vasıtasız bilgi.
medar:
dayanak noktası, se-
bep, vesile.
mücazat:
bir suça karşı veri-
len ceza.
sanat-ı fıtriye:
yaratılıştaki sa-
nat.
secde:
namazda, alınla bera-
ber burnu yere koyma şeklin-
deki ibadet vaziyeti.
şeriat:
Allah tarafından pey-
gamber vasıtasıyla bildirilen,
İlâhî emir ve yasaklara daya-
nan hükümlerin hepsi.