İşaratü'l İ'caz - page 117

ezcümle, peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın gör-
mekte olduğu zahmetlerin tahfifine ve göstermekte oldu-
ğu hırs ve şiddetin tehvinine medar olmak için, mana-i
harfî kabîlinden bazen imalarda bulunmuş ve eski resul-
lerin hâllerini nazara alarak, onlara iktida ile teselli yolla-
rını göstermiş ise de, “Bu, bir kanun-i fıtrîdir; tahammül
ve inkıyat lâzımdır” diye, lisan-ı hâl ile ilân etmiştir.
Bu ayet,
(1)
l
º«/
¶n
Y l
ÜGn
òn
Y r
ºo
¡n
dn
h
cümlesine kadar, bütün
eczasıyla, küfrü takbih ve tenfirle nehyeder. Ve ehl-i küf-
rü, tehdit ve tahvifle küfürden terhip eder. Ve keza, bü-
tün kelimatıyla, “küfrün, büyük bir musibet olmakla be-
raber, lezzeti yok, elemi var; nimeti yok, nikmeti var” di-
ye ilân eder. Ve keza, bütün cümleleriyle, küfrün her
şeyden zararlı olduğunu tasrih eder.
evet, onlar iman etmediklerinden ve cevher-i ruhu if-
sat ve bütün elemleri içine alan küfür musibetine maruz
kaldıklarından
(2)
Gƒo
æp
erD
ƒo
j r
ºn
d
’ya bedel
(3)
Gh o
ôn
Øn
c
tabiriyle işa-
ret edilmiştir.
Ve keza,
(4)
n
ôr
Ø`o
µ`r
dG n
¿ƒo
c o
ôr
àn
j n
kelimesine bedel
(5)
n
¿ƒo
æp
erD
ƒo
j n
tabiriyle, onların, büyük musibete maruz kaldıkları gibi,
pırlanta gibi cevher-i imaniyeyi de kaybettiklerine işaret-
tir.
Ve keza,
(6)
r
ºp
¡p
Hƒo
?o
b '
¤n
Y *G n
ºn
àn
N
cümlesiyle, kalb ile vic-
dan, nur-i iman sayesinde hakaik-ı İlâhiyenin tecellisine
mazhar olmakla, menba-ı kemalât, hayattar ve ziyadar
şartların bütünü.
hayattar:
canlı, yaşayan.
hırs:
aşırı istek, şiddetli arzu, fazla
isteme.
ifsat:
fesada uğratma, bozma, ka-
rışıklık çıkarma.
iktida:
tâbi olma, uyma.
ima:
işaretle anlatma, üstü kapalı
ifade etme.
iman:
inanma, itikat.
inkıyat:
boyun eğme, bağlanma,
teslim olma.
kabîl:
bu türlü, bu çeşit, bu cins.
kanun-i fıtrî:
yaratılıştan var olan
kanun, fıtrî kanun.
kelimat:
kelimeler, sözler.
keza:
böylece, aynı şekilde.
küfür:
imansızlık, dinsizlik.
lisan-ı hâl:
hâl dili, bir şeyin duru-
şu ve görünüşü ile bir mana ifade
etmesi.
mana-i harfî:
bir şeyin kendisini
değil de sanatkârını, ustasını, sa-
hibini bilip tanıtan mana.
maruz:
bir şeyin etkisi ve tesiri al-
tında bulunma.
mazhar:
nail olma, şereflenme.
medar:
sebep, vesile.
menba-ı kemalât:
mükemmellik
kaynağı.
musibet:
felâket, belâ.
nazar:
düşünme, fikir, mülâhaza,
niyet.
nehiy:
yasaklama.
nikmet:
şiddetli ceza, eza vererek
cezalandırma, öç alma.
nimet:
hayırlı hâl, faydalı şey.
nur-i iman:
iman nuru, Allah’ın
varlığına, yaratıcılığına inanmada-
ki gönül, kalb ve fikir aydınlığı.
pırlanta:
kıymetli elmas.
resul:
Allah’ın elçisi, peygamber.
tabir:
ifade, söz.
tahammül:
zor ve güç durumlara
karşı koyabilme, katlanma.
tahfif:
hafifletme, yükünü azalt-
ma.
tahvif:
korkutma, korkuya düşür-
me, ürkütme.
takbih:
çirkin görme, ayıplama, kı-
nama.
tasrih:
açıkça ifade ederek şüphe
ve tereddütleri silme.
tecelli:
belirme, bilinme, görün-
me.
tehdit:
korkutma, gözdağı verme.
tehvin:
azaltma, azaltılma; hafif-
letme, hafifletilme.
tenfir:
nefret ettirme, iğrendirme,
tiksindirme.
terhip:
korkutma.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayrı şer-
den ayırt etme duygusu.
zahmet:
sıkıntı, eziyet.
ziyadar:
ziyalı, ışıklı, parlak, aydın-
lık.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât
ve selâm onun üzerine olsun’
anlamında Hz. Muhammed’e
dua.
bedel:
bir şeyin yerini tutan.
cevher-i imaniye:
iman cev-
heri; iman hakikati.
cevher-i ruh:
ruh cevheri, ru-
hun hakikati.
ecza:
cüzler, parçalar, kısımlar.
ehl-i küfür:
Allah’ın varlığına
ve birliğine inanmayanlar, din-
sizler, imansızlar.
elem:
dert, üzüntü, ıztırap.
ezcümle:
bu cümleden ola-
rak.
hakaik-ı İlâhiye:
Allah’ın zât
ve sıfatlarına ait gerçekler, İlâ-
hî hakikatler, gerçekler.
hâl:
durum, vaziyet, keyfiyet;
içinde bulunulan durum ve
1.
Onlar için pek büyük bir azap vardır. (Bakara Suresi: 7.)
2.
İman etmeyenler.
3.
İnkâr edenler. (Bakara Suresi: 6.)
4
. Küfrü terk etmezler.
5.
İman etmezler. (Bakara Suresi: 6.)
6.
Allah onların kalblerini mühürlemiştir. (Bakara Suresi: 7.)
İşaratü’l-İ’caz | 117 |
k
üfrün
m
ahiYeTi
1...,107,108,109,110,111,112,113,114,115,116 118,119,120,121,122,123,124,125,126,127,...576
Powered by FlippingBook