•
İkincisi
:
İnsanınkıymetinitayineden,mahiyetidir.
mahiyetindeğeriise,himmetinispetindedir.Himmeti
ise,hedefittihazettiğimaksadınderece-iehemmiyetine
bakar.
•
Üçüncüsü
: İnsan hangi bir şeye teveccüh ederse,
onunla bağlanır ve onda fânî olur. Bu sırra binaendir ki,
insanlar, hasis ve cüz’î şeyleri büyük adamlara isnat et-
mezler, ancak esbaba ve vesaile atfederler. sanki, hasis
işlerle iştigal onların vakarına münasip olmadığı gibi,
cüz’î şeyler de onların azîm himmetlerini işgal etmeye lâ-
yık değildir.
•
Dördüncüsü
: İnsan, bir şeyin ahvalini muhakeme
ettiği zaman, o şeyin rabıtalarını, esbabını, esaslarını ev-
velâ kendi nefsinde, sonra ebna-i cinsinde, sonra etraf-
taki mümkinatta taharri eder. Hatta hiçbir surette müm-
kinata müşabeheti olmayan Cenab-ı Hakkı düşünecek
olursa, kuvve-i vahimesi ile bir insanın mekayisini, esa-
satını, ahvalini mikyas yaparak, Cenab-ı Hakkı düşün-
meye başlar. Hâlbuki, Cenab-ı Hakka bu gibi mikyaslarla
bakılamaz; zira, sıfâtı inhisar altında değildir.
•
Beşincisi
: Cenab-ı Hakkın kudret, ilim, iradesi,
şemsin ziyası gibi bütün mevcudata âmm ve şamil olup,
hiçbir şeyle muvazene edilemez; Arş-ı Azama taallûk et-
tikleri gibi, zerrelere de taallûk ederler. Cenab-ı Hak,
şems ve kameri halk ettiği gibi, sineğin gözünü de o
ahval:
hâller, durumlar, oluşlar.
âmm:
genel, umumî.
arş-ı azam:
en büyük arş, Allah’ın
katı, Cenab-ı Hakkın kudret ve sal-
tanatının en büyük dairesi.
azîm:
büyük.
binaen:
-den dolayı, bu sebepten.
cenab-ı Hak:
Allah; doğru, gerçek,
Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve
azamet sahibi yüce Allah.
cüz’î:
kıymetsiz, önemsiz, teferru-
at.
derece-i ehemmiyet:
ehemmiyet
derecesi, önem sırası.
ebna-i cins:
kendi cinsinden olan-
lar.
esasat:
esaslar, temel şartlar.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
etraf:
taraflar, yanlar, uçlar, kıyı-
lar.
evvelâ:
öncelikle.
fânî:
kendini yok edecek derece-
de bir şeye bağlanmak.
halk:
yaratma, yaratış.
hasis:
.
hasis:
ufak, değersiz, adi, alçak,
bayağı.
himmet:
çalışma, çabalama, gay-
ret gösterme, emek sarf etme.
ilim:
bilme, bilgi.
inhisar:
hasredilme, tahsis olun-
ma.
irade:
dileme, isteme, bir şeyi ya-
pıp yapmama konusunda için
olan iktidar, güç.
işgal:
meşgul etme; tutma.
isnat:
dayanma, dayandırma.
iştigal:
bir işle uğraşma, meşgul
olma.
ittihaz:
edinme, kabul etme.
kamer:
Ay.
kıymet:
değer.
kudret:
Allah’ın bütün varlığı çev-
releyen ezelî kuvveti.
kuvve-i vahime:
vehim ve hayal
duygusu, kuruntu hassası.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası, nite-
liği.
maksat:
gaye.
mekayis:
mikyaslar, ölçüler, mu-
kayeseler.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her şey, mahlûklar.
B
akara
S
ureSi
| 126 | İşaratü’l-İ’caz
mikyas:
nispet, derece, ölçü.
muhakeme:
akıl yürütüp
doğru netice elde edebilme,
tartma, değerlendirme, yargı-
lama.
mümkinat:
yaratılanlar,
mümkün olanlar, imkân dâhi-
lindekiler, olabilir şeyler.
münasip:
uygun.
müşabehet:
benzeme, ben-
zeyiş, andırma.
muvazene:
ölçü, kıyas, muka-
yese.
nefis:
insandaki bedenî canlı-
lık; yeme, içme, şehvet gibi bi-
yolojik ihtiyaçlara duyulan ta-
biî istek.
nispet:
kıyaslama, kıyas, ölçü,
oran.
rabıta:
yakınlık duyma, mü-
nasebet, ilgi, alâka, bağ.
şamil:
içine alan, kapsayıcı.
şems:
güneş.
sıfat:
hâl, keyfiyet, nitelik, va-
sıf.
sır:
gizli hakikat.
suret:
biçim, şekil, tarz.
taallûk:
alâkalı, münasebetli
olma.
taharri:
arama, araştırma.
tayin:
belirleme, yerini belli
etme.
teveccüh:
yönelme, sevgi, il-
gi.
vakar:
ağırlık, onuru koruma,
haysiyet ve şerefi koruma,
onurlu olma.
vesail:
vesileler, sebepler.
zerre:
en küçük parça, mole-
kül, atom.
ziya:
ışık, aydınlık, nur.