İşaratü'l İ'caz - page 121

melekûtcihetiise
, her şeyde güzeldir ve şeffaftır; âyi-
nenin dış yüzü gibi. öyle ise, çirkin görünen şeyin yara-
tılışı, çirkin değildir, güzeldir; ve aynı zamanda o gibi çir-
kinlerin yaratılışı, mehasini ikmal içindir. öyle ise, çirki-
nin de bir nevi güzelliği vardır. Binaenaleyh, bu hususta
ehl-i İtizalin “Çirkin şeylerin halkı Allah’a ait değildir”
dedikleri safsataya mahal kalmadı.
Dördüncüsü
: Meselâ darp ve katle terettüp eden
elem ve ölüm gibi “hâsıl-ı bilmastar” ile tabir edilen şey,
mahlûk ve sabit olmakla beraber, camittir. İlm-i sarfta
malûmdur ki, camitlerden ism-i fail gibi sıfatlar yapıla-
maz; ancak kisbî, nisbî, itibarî olan mana-i mastarîden
yapılabilir. öyle ise, ölümün halkı katl değildir. öyle ise,
ehl-i İtizalin hatalarına hata nazarıyla bakılmalıdır.
Beşincisi
:
İnsanınkatlgibizahirîveihtiyârîolanfi-
illeri,nefsinmeyelânınaintihaeder.
Cüz-i ihtiyârî deni-
len şu nefis meyelânı üzerine münazaalar deveran eder.
Altıncısı
:
âdetullahüzerine,irade-ikülliye-iİlâhi-
ye,abdinirade-icüz’iyesinebakar.Yani,bununbirfiile
taallûkundansonraotaallûkeder.
öyle ise cebir yoktur.
Yedincisi
:
İlim,malûmatâbidir.Bukaziyeyegöre,
malûm,ilmetâbideğildir;çünküdevirlâzımgelir.
öyle
ise, bir insan, amelen yaptığı bir fiilin esbabını kadere
havale etmekle, taallül ve bahaneler gösteremez.
konusunda Allah tarafından insa-
nın elinde bırakılmış istek.
irade-i külliye-i İlâhiye:
Allah’ın
küllî iradesi, Cenab-ı Hakkın dile-
diğini yapabilme özelliğinde olan
ve her şeyi kuşatan gücü, kudreti.
ism-i fail:
fiili, işi, eylemi yapan,
özne.
itibarî:
gerçek olmayan, varsayı-
lan.
kader:
Cenab-ı Hakkın olmuş ve
olacak her şeyi olmadan öce bil-
mesi, bir programa ve plâna bağ-
laması.
katl:
öldürme.
kaziye:
karar, hüküm, önerme.
kisbî:
kesb ile alâkalı, kesb ile ilgi-
li.
mahal:
yer.
mahlûk:
yaratık, Allah tarafından
yaratılmış olan.
malûm:
bilginin ait olduğu varlık,
bilinen, bilinir olan.
mana-i mastar:
mastar anlamı,
çeşitli kiplerin türetildiği asıl keli-
me anlamı, türetilmiş kelime, kay-
nak.
mehasin:
güzellikler, iyilikler.
melekût:
bir şeyin iç yüzü, haki-
kati, aslı.
meselâ:
misal olarak, şunun gibi,
söz gelişi, faraza.
meyelân:
meyletme, bir tarafa
eğilme.
münazaa:
düşmanlık, husumet.
nazar:
düşünme, fikir, mülâhaza,
niyet.
nefis:
insandaki bedenî canlılık;
yeme, içme, şehvet gibi biyolojik
ihtiyaçlara duyulan tabiî istek.
nevi:
çeşit, tür.
nisbî:
nispetle olan, kıyaslama ile
olan, göreceli, izafî.
sabit:
durağan, değişmeyen; is-
patlanmış.
safsata:
boş, temelsiz, asılsız söz.
sıfat:
hâl, keyfiyet, nitelik, vasıf.
taallûk:
alâkalı, münasebetli ol-
ma.
taallül:
mazeret, bahane, sebep
gösterme.
tâbi:
uyma, bağlı olma.
tabir:
terim.
terettüp:
ait olma, icap etme, ge-
rekme.
zahirî:
görünüşte olan; zahire, dı-
şa ait olan.
İşaratü’l-İ’caz | 121 |
k
alBlerin
m
ühürlenmeSi
abd:
kul.
âdetullah:
Allah’ın âdetleri.
amel:
iş, faaliyet.
âyine:
ayna, mir’at.
binaenaleyh:
bundan dolayı,
bunun üzerine.
camit:
ruhsuz, cansız.
cebir:
zorla icra olunan, rızası
olmadan zorla yaptırılan.
cihet:
yön.
cüz-i ihtiyârî:
Cenab-ı Hak ta-
rafından insana verilen arzu
serbestliği; dilediği gibi hare-
ket edebilme kuvveti; cüz’î
irade.
darp:
vurmak, vuruş, çarpma.
deveran:
dönüp dolaşma,
dönme, dolaşım.
Ehl-i İtizal:
Mutezileden olan.
elem:
dert, üzüntü, kaygı, ta-
sa.
esbap:
gerekçelerini.
fiil:
iş, oluş, davranış, hareket.
hâsıl-ı bilmastar:
gerçek tesir
sahibinden meydana gelen fi-
il. (ateş ederek bir adamı öl-
dürmede, ateş etmek mastar,
adamın ölmesi hâsıl-ı bilmas-
tardır.
havale etme:
bırakma, gön-
derme.
ihtiyârî:
irade ile, kendi isteği
ile seçerek ve hareket ederek.
ikmal:
mükemmelleştirme,
olgunlaştırma, kemale erdir-
me.
ilim:
herhangi bir şey hakkın-
daki bilgi.
ilm-i sarf:
Arap dilbilgisi ve
gramer ilmi.
intiha:
nihayet bulma, sona
erme.
irade-i cüz’iye:
cüz’î irade, in-
sanda bulunan sınırlı irade, bir
şeyi yapmak veya yapmamak
1...,111,112,113,114,115,116,117,118,119,120 122,123,124,125,126,127,128,129,130,131,...576
Powered by FlippingBook