Ve keza, manaya bir zarar ve bir halel iras etmeyen ve
terkine tercih edilen
(1)
r
ºp
¡r
«n
?n
Y
’in zikri, Hazret-i Muham-
med Aleyhissalâtü Vesselâma nazaran, inzarın adem-i
inzar gibi olmadığına işarettir. zira, inzarda ecrüsevap
vardır.
(2)
r
ºo
gr
Qp
òr
æo
J r
ºn
d r
?n
G r
ºo
¡n
Jr
Qn
òr
fn
Gn
A
cümlesindeki
hemze
ile
(3)
r
?n
G
müsavatı ifade ettiğinden
(4)
l
ABG n
ƒ°n
S
kelimesine te’kittir. Ya-
hut,
l
ABG n
ƒ°n
S
kelimesinden müsavatın bir manası,
hemze
ile
r
?n
G
’den ikinci manası irade edilir. Çünkü, müsavatın me-
darı ya adem-i faidedir veya mucibin adem-i vücududur.
Sual:
İstifham şekliyle müsavatı ifade etmekte ne ma-
na vardır?
Cevap:
Yapmış olduğu fiilinde bir faydası olmayan
muhatabın fiilinin faydasız olduğuna lâtif ve mukniâne
bir vecihle ikaz edilmesi, ancak istifhamla olur ki; muha-
tap, fiilini düşündükten sonra, kötü neticesini nazara ala-
rak kalbi mutmain olsun.
Sual:
l
ABG n
ƒ°n
S
kelimesi inzar ve adem-i inzardan mecaz
ise, aralarındaki alâka nedir?
Cevap:
İstifhamın müsavatı tazammun etmesidir. zira
istifham eden adamın bilgisine göre, vücut ile adem mü-
tesavidir. Maahaza, bu gibi istifhamlara verilen cevaplar,
alelekser şu müsavat-ı zımniye ile verilir.
çeğin zıddı.
medar:
dayanak noktası, sebep,
vesile.
mucip:
icap eden, gerektiren.
muhatap:
kendisine hitap olunan.
mukni:
ikna eden, inandıran,
inandırıcı, kandıran.
müsavat:
müsavilik, eşitlik, her
bakımdan aynı derecede olma.
müsavat-ı zımniye:
açıktan söy-
lenmeyip dolayısıyla ifade edilen
bir eşitlik.
mütesavi:
birbirine müsavi olan,
eşit olan.
mutmain:
gönlü hoş, içi rahat,
emin, şüphesi olmayan, zihnini bir
şeye yatırıp rahatlamış.
nazar:
itibar.
nazaran:
nispeten, kıyaslayarak,
göre.
sual:
soru.
tazammun:
ihtiva etme, içine al-
ma, içinde bulundurma.
te’kit:
kuvvetlendirme, sağlamlaş-
tırma.
vecih:
uygun, lâyık, münasip.
vücut:
varlık.
zikir:
anma, bildirme.
adem:
yokluk.
adem-i fayda:
faydasızlık.
adem-i inzar:
korkutmamak,
uyarmamak.
alâka:
ilgi, ilişki. bağ.
alelekser:
ekseriya, çoğunluk-
la, çok kez, çok vakit.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât
ve selâm onun üzerine olsun.
fiil:
iş, oluş, davranış, hareket.
halel:
bozukluk, eksiklik.
hemze:
elif, sessiz elif harfi.
ikaz:
dikkat çekme, uyarma,
uyandırma.
inzar:
uyarma, uyarı.
irade:
dileme, isteme, bir şeyi
yapıp yapmama konusunda
için olan iktidar, güç.
iras:
verme, verilme, sebep ol-
ma.
istifham:
soru sorup anlama,
sorup anlama.
keza:
böylece, aynı şekilde.
lâtif:
güzel, hoş.
maahaza:
bununla birlikte,
böyle olmakla beraber.
mecaz:
gerçek olmayan, ger-
1.
Onlar üzerinde. (Bakara Suresi: 6.)
2.
Onları uyarsan da, uyarmasan da... (Bakara Suresi: 6.)
3.
Eşittir, birdir. (Bakara Suresi: 6.)
4.
Birdir, aynıdır, müsavidir. (Bakara Suresi: 6.)
İşaratü’l-İ’caz | 115 |
k
üfrün
m
ahiYeTi