ihsan etmiştir. demek ihtida, yani hidayete doğru yü-
rümek, onların kesb ve ihtiyârları dâhilindedir. Fakat sı-
fat-ı sabite olan hidayet, Allah’tandır.
YEDİNCİMEHAZ:
terbiyeyi ifade eden
u
Ün
Q
kelimesi-
dir. Bu kelimenin burada ihtiyâr edilmesi, onların rızıkla
terbiyeleri rububiyetin şe’ninden olduğu gibi, hidayetle
de tegaddileri rububiyetin şe’ninden olduğuna işarettir.
(1)
n
¿ƒo
ëp
?r
Øo
`Ÿr
G o
ºo
g n
?p
B Ä '
`dho
Gn
h
Bucümledekinüktelerinmehazları:
1.
h
ile atıf.
2.
(2)
n
?p
B Ä '
`dho
G
’nin tekrarı.
3. zamirü’l-fasıl olan
(3)
r
ºo
g
.
4.
r
?n
G
edatı.
5. Felâh yollarının adem-i zikriyle
(4)
n
¿ƒo
ëp
?r
Øo
e
’nin âmm
ve mutlak bırakılması gibi beş mehazdan ibarettir.
Birincisi:h
ile yapılan atıf, her iki cümle arasında bulu-
nan münasebete binaen yapılmıştır. zira, birinci
n
?p
B Ä '
`dho
G
saadet-i acile (
¬n
?p
LÉn
Y
) olan hidayet semeresine işarettir.
İkinci
n
?p
B Ä '
`dho
G
hidayetin semere-i âcilesine (
¬n
?p
L=G
) işarettir.
münasebet:
ilgi, ilişki, bağ.
nükte:
ilk bakışta görülemeyen,
dikkatli bakış ve inceleme ile an-
laşılabilen mana.
rızık:
Allah’ın lütuf ve ihsan ettiği
nimetler.
rububiyet:
Cenab-ı Hakkın her za-
man, her yerde, her mahlûka
muhtaç olduğu şeyleri vermesi,
onu terbiye etmesi ve idaresi al-
tında bulundurma vasfı.
saadet-i acile:
şimdiki saadet; pe-
şin yaşanan geçici saadet.
semere:
meyve, güzel netice.
semere-i âcile:
sonradan gelen
netice, sonradan gelen meyve.
sıfat-ı sabit:
sabit sıfat, değişme-
yen vasıf, keyfiyet.
şe’n:
hâl, keyfiyet, durum, özellik,
yapı, istidat.
tegaddi:
gıdalanma, gıda alma,
beslenme.
terbiye:
besleme, yetiştirme, bü-
yütme; besleyip büyütme.
zamirü’l-fasıl:
ayırma zamiri, me-
selâ, “onlar” zamiri böyledir.
adem-i zikir:
zikredilmeme,
anılmama, bir şeyin hatırlan-
maması.
âmm:
genel, herkese ait.
atıf:
bağlaç.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
dâhil:
girme, içinde olma.
edat:
tek başına bir mana, an-
lam ifade etmeyen, kullanıldı-
ğı kelimelerle sebep, sonuç,
vasıta, benzerlik v.b.
felâh:
mutluluk, kutluluk,
bahtiyarlık.
hidayet:
doğru inanç ve yaşa-
yış üzere olmak.
ibaret:
meydana gelen, olu-
şan.
ihsan:
verilen, bağışlanan şey.
ihtida:
hidayete erme, doğru
yola girme.
ihtiyâr:
seçme, tercih etme.
kesb:
çalışarak elde etme, ça-
lışarak kazanma.
mehaz:
menba, bir şeyin aslı-
nın alındığı kaymak.
mutlak:
kesin.
1.
Dünya ve ahirette saadet ve kurtuluşa erenler de onlardır. (Bakara Suresi: 5.)
2.
Onlar. (Bakara Suresi: 5.)
3.
Onlar. (Bakara Suresi: 5.)
4.
Dünya ve ahirette saadet ve kurtuluşa erenler. (Bakara Suresi: 5.)
İşaratü’l-İ’caz | 105 |
k
urTuluşa
e
renler