İşaratü'l İ'caz - page 100

2. takdimiyle hasrı ifade eden
(1)
p
In
ôp
N'
’r
Ép
H
kelimesi, ba-
zı ehl-i kitabın iman ettikleri ahiret hakikî bir ahiret
olmadığına tarizdir. Çünkü, onların
(2)
k
In
Oho
ór
©n
e Ék
eÉ s
jn
G s
’ p
G o
QÉ s
ædGÉn
æ° s
ùn
“n
r
øn
d
ayet-i kerîmesinin hikâye
ettiği gibi, “
Cehennemateşi,bizidaimayakacakdeğil
ya!Ancakbirkaçgünyakacaktır
” gibi sözleriyle ve bir ci-
hette lezaiz-i cismaniyeyi nefiy ve inkâr ettiklerinden an-
laşıldığına göre, bildikleri ahiret, mecazî bir ahiret imiş.
3. Malûm ve mahut olan şeye işaret için vaz edilen
r
?n
G
edatı, bütün kütüb-i semaviyenin lisanlarında deveran
eden mahut ahirete işarettir. Veyahut mezkûr delâil-i fıt-
riye ile akılların gözleri önünde hazır olan ve ahiretle anı-
lan hakikate işarettir.
4. Mukadder bulunan neş’enin sıfatına ahiret tabiri, zi-
hinleri neş’e-i ulâya çevirip, ondan neş’e-i uhraya bilinti-
kal imkân yolunu göstermek için ihtiyâr edilmiştir.
5. Yakinle beraber tasdiki birlikte ifade eden
(3)
n
¿ƒo
æp
erD
ƒo
j
kelimesine bedel
(4)
n
¿ƒo
æp
bƒo
j
tabiri, haşir meselesi şek ve
şüphelere bir mahşer ve bir mecma olduğu için, tasdik-
ten fazla ikan ve yakin daha ehemmiyetli olduğuna işa-
rettir. Veya ehl-i kitabın iddia ettikleri iman yakinden hâ-
lî olduğundan, onların imanı, iman olmadığına işarettir.
ó
®
ò
ahiret:
öbür dünya, ikinci hayat.
ayet-i kerîme:
Kur’ân’ın ayeti;
azamet ve şerefi olan ayet.
bedel:
bir şeyin yerini tutan, kar-
şılık.
bilintikal:
intikal ile, anlamakla ya
da taşımakla.
cihet:
şekil, yön, tarz.
delâil-i fıtriye:
tabiî, yaratılıştaki
deliller, fıtrata ait deliller.
deveran:
dönme, dönüp dolaşma.
edat:
bakımlardan ilişkisi olan ke-
lime.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i kitap:
Kur’ân-ı Kerîm’de ge-
nellikle Yahudiler ve Hıristiyanlar
için kullanılan tabir.
hakikat:
gerçek.
hakikî:
gerçek.
hâlî:
boş, bir şeyden uzak, müs-
tesna.
hasr:
bir şeye ait kılma.
haşir:
yeniden dirilip toplanmak,
ikinci diriliş.
iddia:
bir fikri ısrarla savunma.
ihtiyâr:
irade, tercih.
ikan:
sağlam biliş, iyi bilme; delil
ve bürhan üzere kabul ediş.
iman:
inanç, itikat.
iman:
inanma, itikat.
imkân:
mümkün olma, olabilirlik.
inkâr:
reddetme, inanmama, ka-
bul ve tasdik etmeme.
kütüb-i semaviye:
semavî kitap-
lar, vahye dayanan, Allah’ın gön-
derdiği kutsal kitaplar; Tevrat, Ze-
bur, İncil ve Kur’ân-ı Kerîm.
lezaiz-i cismaniye:
cismanî lezzet
ve zevkler, insanın maddî yapısıy-
la aldığı zevk ve lezzetler.
lisan:
dil, anlaşma amacıyla kulla-
nılan sesli işaretler sistemi.
mahşer:
haşrolunacak, toplanıla-
cak yer.
mahut:
belirli, belli olan.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
mecazî:
mecaza ait, gerçek olma-
yan.
mecma:
toplanılacak yer, toplan-
ma yeri; birikme yeri.
mesele:
konu.
mezkûr:
zikredilen, adı geçen,
anılan.
mukadder:
takdir edilmiş.
nefiy:
inkâr etme, olumsuzla-
ma.
neş’e:
meydana getirme,
oluşturma.
neş’e-i uhra:
ölüm ile ölüm-
den sonra yeniden dirilme,
ikinci diriliş.
neş’e-i ulâ:
ilk yaratılış; ruhun
bedene girişi.
sıfat:
hâl, keyfiyet, nitelik, va-
sıf.
şek:
şüphe, zan, tereddüt.
tabir:
ifade, söz.
takdim:
öne geçirme, öne al-
ma, önde tutma.
tariz:
kinayeli söz söyleme sa-
natı.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
vaz edilme:
yaratılma, var
edilme; konulma, yerleşti-
rilme.
yakin:
kesin bilme, şüpheden
sıyrılarak son derece doğru ve
kuvvetli bilme.
zihin:
anlama, bilme, kavrama
gücü, anlayış, kavrayış.
1.
Ahirete. (Bakara Suresi: 4.)
2.
Bakara Suresi: 80.
3.
İman ederler.
4.
Kesin olarak iman ederler. (Bakara Suresi: 4.)
B
akara
S
ureSi
| 100 | İşaratü’l-İ’caz
1...,90,91,92,93,94,95,96,97,98,99 101,102,103,104,105,106,107,108,109,110,...576
Powered by FlippingBook