mahsur, lezzet ve elemleri anîdir. Bundan anlaşılıyor ki,
insanın bir ferdi, sair mahlûkatın bir nev’i hükmündedir.
Binaenaleyh o nevilerde görünen şu kıyametlerin ve ha-
şir ve neşirlerin keyfiyetleri nasılsa, efrad-ı insaniye de
öyledir.
AltıncıBürhan:
saadet-i ebediyeye işaret eden
bürhanlardan biri de, insandaki gayr-i mütenahi istidat-
lardır.
evet, Cenab-ı Hak tarafından mükerrem kılınan insa-
nın cevher-i ruhunda ekilen ve rakamlara sığmayan isti-
datlar var.
Bu istidatların altında, hesaba gelmeyen kabiliyetler
var.
Ve bunlardan neş’et eden hadde gelmeyen meyiller
var.
Ve bunlardan husule gelen gayr-i mütenahi efkâr ve
tasavvurat var.
İşte bunların her birisi, haşr-i cismanînin arkasındaki
saadet-i ebediyeye şahadet parmaklarını uzatarak göste-
riyorlar.
YedinciBürhan:
evet, rahman ve rahîm olan
sâni-i Hakîm’in rahmeti, rahmetlerin en büyüğü olan
saadet-i ebediyenin geleceğini tebşir ediyor. zira, rah-
met ancak saadet-i ebediye ile rahmet olur; ve nimet an-
cak o saadetle nimet olur.
binaenaleyh:
bundan dolayı, bu-
nun üzerine.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
cenab-ı Hak:
Allah; doğru, gerçek,
Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve
azamet sahibi yüce Allah.
cevher-i ruh:
ruh cevheri, ruhun
hakikati.
efkâr:
düşünceler, fikirler, görüş-
ler.
efrad-ı insaniye:
insanın fertleri,
bireyleri.
elem:
dert, üzüntü, kaygı, tasa.
gayr-i mütenahi:
sonsuz, sonu ol-
mayan, nihayetsiz.
had:
sınır.
haşir:
yeniden dirilip toplanmak,
ikinci diriliş.
haşr-i cismanî:
cisimle, cesetle di-
rilme, ruhla beraber bedenlerin ve
vücutların haşri.
husul:
hâsıl olma, meydana gel-
me, peydâ olma.
hükmünde:
değerinde, yerinde.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kabiliyet:
anlama, anlayış, kabul
B
akara
S
ureSi
| 94 | İşaratü’l-İ’caz
edebilirlik, kabul edebilir ol-
ma, kabul etmeye gücü olma.
keyfiyet:
bir şeyin nasıl oldu-
ğu, hal, durum, iç yüz.
kıyamet:
bütün kâinatın Allah
tarafından tayin edilen bir va-
kitte yıkılıp mahvolması.
mahlûkat:
yaratıklar, Allah ta-
rafından yaratılanlar.
mahsur:
hasredilmiş, sınırlan-
mış.
meyil:
iptilâ, tutkunluk, aşk.
mükerrem:
ikram edilmiş,
saygın, aziz.
neş’et:
meydana gelme, oluş-
ma, çıkma.
neşir:
tekrar diriltilme.
nevi:
çeşit.
nimet:
iyilik, lütuf, ihsan, ba-
ğış.
rahîm:
merhamet eden, çok
merhametli olan, esirgeyen,
koruyan, acıyan Allah.
rahman:
sonsuz merhamet
sahibi ve şefkatle bütün var-
lıkları rızıklandıran Allah.
rahmet:
acıma, merhamet et-
me, esirgeme, bağışlama, şef-
kat gösterme.
saadet:
mutluluk.
saadet-i ebediye:
sonu olma-
yan, sonsuz mutluluk.
sair:
diğer, başka, öteki.
Sâni-i Hakîm:
hikmet sahibi
olan, her şeyi sanatla ve hik-
metle yaratan Allah.
tasavvurat:
tasavvurlar, dü-
şünceler.
tebşir:
müjde verme, müjde-
leme.