İşaratü'l İ'caz - page 87

Birincimaksadın
(1)
n
?p
?r
Ñn
b r
øp
e
’denvech-iin’ikâsı:
Meslekleri ve yolları bir olan bir cemaat,
n
?p
?r
Ñn
b r
øp
e
ke-
limesinden imaen fehmolunur. Binaenaleyh, Hazret-i
Muhammed’in (
AsM
)
n
?p
?r
Ñn
b r
øp
e
’deki zamire merci olması,
o cemaatten ma’dut olmasını iktiza eder. Ve onların
meslekleri olan nübüvvetlerine ve kitaplarının sıdkına
olan bütün deliller, Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü
Vesselâmın risaletine ve kur’ân’ın Allah’tan nazil oldu-
ğuna bir hüccet-i kàtıa olduğu gibi, onların mu’cizeleri de
Hazret-i Muhammed’in (
AsM
) davasına bir mu’cize hük-
müne geçer.
İkincimaksadınvech-iin’ikâsı:
üç kaideden tezahür eder.
1.
sultanlar daima halkın, cemaatin, ordunun sonun-
da çıkarlar.
2.
nev-i beşerde tekemmül vardır. Bu tekemmül ka-
nunu, ikinci mürebbînin ve ikinci mükemmilin evvelki
mürebbîlerden daha ekmel olmasını iktiza eder.
3.
Alelekser, halefin mahareti selefinden daha ziyade-
dir.
İşte bu üç kaideden, Hazret-i Muhammed’in (
AsM
) ek-
mel-i enbiya olduğu tezahür eder.
alelekser:
çoğunlukla.
aleyhissalâtü vesselâm:
‘sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun’ anlamında Hz. Muham-
med’e dua.
binaenaleyh:
bundan dolayı,
bunun üzerine.
cemaat:
topluluk, aralarında
çeşitli bağlar bulunan insanlar
topluluğu.
dava:
takip edilen fikir, iddia.
delil:
bir davayı, meseleyi is-
pata yarayan şey, bürhan,
beyyine.
ekmel:
daha (en, pek) mü-
kemmel, en olgun, kusursuz
ve eksiksiz olan.
ekmel-i enbiya:
peygamber-
lerin en mükemmeli.
evvel:
önce gelen, önceki.
fehim:
anlama, anlayış, kavra-
yış.
halef:
birinden sonra onun
yerine gelen.
hüccet-i kàtıa:
kat’î ve kesin
delil, hiç bir şüpheye mahal
bırakmayan delil.
hükmüne:
yerine, değerine.
iktiza:
lâzım gelme, gerekme.
imaen:
ima yoluyla, ima ede-
rek, sezdirerek, işaretle.
kaide:
kural, esas, düstur.
ma’dut:
addedilen, sayılan.
maharet:
beceri, ustalık.
maksat:
kastedilen şey; gaye.
merci:
merkez, kaynak, müra-
1.
Senden önceki peygamberler. (Bakara Suresi: 4.)
İşaratü’l-İ’caz | 87 |
i
man ve
m
ü
minler
caat edilecek yer.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sistem.
mu’cize:
benzerini yapmaktan in-
sanların âciz kaldığı şey.
mükemmil:
mükemmel hale ge-
tiren, tamamlayan, tamamlayıcı,
ikmal eden, mükemmelleştiren.
mürebbî:
terbiye eden, terbiye
veren, yetiştiren.
nazil:
nüzul eden, inen.
nev-i beşer:
insanoğlu, insanlar.
nübüvvet:
nebîlik, peygamberlik,
Allah elçiliği.
risalet:
elçilik, resullük, peygam-
ber olarak gönderilme.
selef:
birinin kendisinden önce
aynı yerde bulunanı.
sıdk:
doğruluk, gerçeklik, hakikat.
tekemmül:
olgunlaşma, kemale
erme, mükemmelleşme.
tezahür:
görünme, belirme, orta-
ya çıkma.
vech-i in’ikâs:
aksetme yönü.
zamir:
ismin yerini tutan kelime-
ler.
ziyade:
çok, fazla.
1...,77,78,79,80,81,82,83,84,85,86 88,89,90,91,92,93,94,95,96,97,...576
Powered by FlippingBook