Beşincimaksadınvech-iin’ikâsı:
(1)
n
?p
?r
Ñn
b r
øp
e
’deki
r
øp
e
, iptida manasını ifade eder. İpti-
da ise, bir intihaya bakar. İntiha adem-i ihtiyaca delâlet
eder. öyle ise, o hazret hatemü’l-enbiyadır ve âlem-i in-
saniyetin başka bir resule ihtiyacı yoktur.
n
?p
?r
Ñn
b r
øp
e
kelimesinin bu beş letaife ma’kes ve mazhar
olmasına nazar-ı belâgatçe delâlet eden emare şudur ki:
Bu beş maksat, bir nehir gibi şu ayetlerin altında cere-
yan etmekle, ayetten ayete intikal neticesinde,
n
?p
?r
Ñn
b r
øp
e
havuzunda içtima etmiştir.
evet, kelimenin sathında görünen bir tereşşuh, bir
yaşlık, kelimenin altında havuzun bulunduğuna delâlet ve
ima eder. Maahaza, bu maksatların beyanına ayrı ayrı
ayetler tahsis edilmiştir.
(2)
n
¿ƒo
æp
bƒo
j r
ºo
g In
ôp
N'
’r
Ép
Hn
h
: Bu ayet, haşir meselesine işa-
rettir. Haşrin ispatı hakkında feyz-i kur’ân’dan fehmetti-
ğim ve başka bir risalede tafsilâtıyla zikrettiğim on bür-
hanın hülâsasına burada işaret edeceğiz. Şöyle ki:
•
Kasıtveiradedendoğanbirnizam-ıekmelvardır.
•
Hilkatveyaratılıştatambirhikmethükümfermadır.
•
âlemdeabesyok.
•
Fıtrattaisrafyok.
Bu şahitleri tezkiye eden istikra-i tamdır ki, her fen,
mevzuu bulunduğu nev’in nizamına bir şahid-i âdildir.
hikmet:
İlâhî gaye, yüksek bilgi,
fayda.
hilkat:
yaratılma, yaratılış.
hükümferma:
hükümran, hüküm
süren.
hülâsa:
bir şeyin özü, esası, özeti.
içtima:
toplanma, bir araya gel-
me.
ima:
dolaylı, üstü kapalı ifade et-
me.
intiha:
son, nihayet, uç.
intikal:
geçme, bulaşma, sirayet
etme.
iptida:
ilkin, ilk defa, en önce, baş-
ta.
irade:
dileme, isteme, bir şeyi ya-
pıp yapmama konusunda için
olan iktidar, güç.
ispat:
doğruyu delillerle gösterme.
israf:
lüzumsuz, boş yere.
istikra-i tamme:
tam mükemmel
bir uyum.
kasıt:
hedef almak, niyet etmek.
letaif:
güzellikler, incelikler.
ma’kes:
akseden yer, yansıma
yeri.
maahaza:
bununla birlikte, böyle
olmakla beraber.
maksat:
kastedilen şey; gaye.
mazhar:
bir şeyin çıktığı göründü-
ğü yer; nail olma, şereflenme.
mesele:
konu.
mevzu:
ele alınan, üzerinde duru-
lan husus, bahis, konu.
nazar-ı belâgat:
belâgat nazarın-
da, sözü yerinde ve güzel söyle-
me sanatı bakımından.
nevi:
türlü, çeşit.
nizam:
düzen, düzgünlük, tertip.
resul:
Allah’ın elçisi, peygamber.
risale:
kitap; Risale-i Nur.
satıh:
bir şeyin dış tarafı, dış yüzü.
şahid-i âdil:
âdil şahit, doğru söz-
lü şahit.
tafsilât:
tafsiller, açıklamalar, izah-
lar.
tahsis:
has kılma, ayırma.
tereşşuh:
sızıntı, damla.
tezkiye:
birini temize çıkarma.
vech-i in’ikâs:
aksetme yönü.
zikir:
anma, bildirme.
abes:
boş saçma, lüzumsuz ve
gayesiz iş.
adem-i ihtiyaç:
muhtaç olma-
ma, ihtiyaçtan uzak olma, ih-
tiyaçsızlık.
âlem:
bütün yaratılmışlar.
âlem-i insaniyet:
insanlık âle-
mi.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
cereyan:
akma, bir tarafa
doğru akış.
delâlet:
delil olma, gösterme;
alâmet, işaret.
ekmel:
daha (en, pek) mü-
kemmel, en olgun, kusursuz
ve eksiksiz olan.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
fehim:
anlama, anlayış, kavra-
yış.
feyz-i Kur’ân:
Kur’ân’ın feyzi,
Kur’ân’ın verdiği ilham, bere-
ket ve ilim bolluğu.
fıtrat:
yaratıcı kuvvet, kudret.
hatemü’l-enbiya:
peygam-
berlerin en sonuncusu Hz. Mu-
hammed (
ASM
).
Hazret:
saygı, ululama, yü-
celtme, övme maksadıyla kul-
lanılan tabir.
1.
Senden önceki peygamberler. (Bakara Suresi: 4.)
2.
Ahirete de kesin olarak iman ederler. (Bakara Suresi: 4.)
İşaratü’l-İ’caz | 89 |
h
aşir ve
a
hireTin
i
SpaTı