İşaratü'l İ'caz - page 82

1. esma-i mevsûle ve müphemeden bulunan
(1)
n
øj/
ò s
dn
G
burada hükmün medarı ve maksadın esası iman sıfatı ol-
duğuna ve mevsufuyla sair sıfatları iman sıfatına tâbi ve
altında görünmez bir durumda olduklarına işarettir.
2. Yalnız bir zamanda sübutu ifade eden
(2)
n
¿ƒo
æp
erD
ƒo
e
ke-
limesine bedel fiil sigasıyla
(3)
n
¿ƒo
æp
erD
ƒo
j
tabiri, nüzul ve zu-
hur tekerrür ettikçe imanın teceddüt ettiğine işarettir.
3. İphamı ifade eden
Én
e
iman-ı icmalînin kâfi geldiği-
ne ve imanın hadis gibi bâtınî ve kur’ân gibi zahirî va-
hiylere şamil olduğuna işarettir.
4.
(4)
n
?p
õr
fo
G
, maddesi itibarıyla, kur’ân’a iman, kur’ân’-
ın Allah’tan nüzulüne iman demek olduğunu gösteriyor.
kezalik, Allah’a iman, Allah’ın vücuduna iman, ahirete
iman, ahiretin gelmesine iman demektir.
5.
n
?p
õr
fo
G
, maziye delâlet eden hey’eti itibarıyla, henüz
nazil olmayanın nüzulü, nazil olanın nüzulü kadar mu-
hakkak olduğuna işarettir. Maahaza,
n
¿ƒo
æp
erD
ƒo
j
’deki istik-
bal,
n
?p
õr
fo
G
’nin maziliğinden neş’et eden noksanı telâfi
eder. Yani henüz nazil olmayan kısım
n
?p
õr
fo
G
’nin şümulü
dâhilinde değilse de,
n
¿ƒo
æp
erD
ƒo
j
’nin şümulü altındadır. Bu
tenzil meselesi, kur’ân’ın çok yerlerinde vuku bulmuştur.
ahiret:
dünya hayatından sonra
başlayıp ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
bâtınî:
içe ait, dâhilî, görünmeyen,
gizli.
dâhil:
iç, içerisi.
delâlet:
delil olma, gösterme; alâ-
met, işaret.
esma-i mevsûle:
o şey ki, o kim-
se ki” manalarını anlatan “mâ,
men, ellezî” gibi kelimeler.
hadis:
hudus eden, sonradan
meydana gelen şey.
hey’et:
şekil, biçim, yapı.
hüküm:
man. fikirler ve tasavvur-
lar arasındaki rabıtayı tasdik veya
inkâr etme.
iman:
inanç, itikat.
iman-ı icmalî:
tafsilsiz iman, top-
luca iman, imanın ve İslâmın esas-
larını tek tek araştırıp tetkik et-
meden iman etme.
ipham:
kapalı bırakma, belli et-
meme.
istikbal:
gelecek.
kâfi:
yeter, kâfi gelir.
kezalik:
keza, bu da öyle, böyle-
ce.
maahaza:
bununla birlikte, böyle
olmakla beraber.
maksat:
kastedilen şey; gaye.
mazi:
geçmiş zaman.
medar:
dayanak noktası, sebep,
vesile.
mesele:
konu.
mevsuf:
vasıflanan, bir sıfatla tav-
sif edilen, vasıflanmış, nitelenmiş.
müphem:
belgisiz, belirsiz (zamir,
sıfat v.b.).
nazil:
nüzul eden, inen.
neş’et:
meydana gelme, oluşma,
çıkma.
nüzul:
inme, iniş, gökten dünyaya
geliş.
sair:
diğer, başka, öteki.
sıfat:
hâl, keyfiyet, nitelik, vasıf.
siga:
kip, kalıp.
şamil:
içine alan, kapsayıcı.
şümul:
içine alma, kaplama,
ihata etme.
şümul:
içine alma, kaplama,
ihata etme.
tâbi:
birinin arkasından giden,
ona uyan.
tabir:
ifade, söz.
teceddüt:
tazelenme, yeni-
lenme.
tekerrür:
tekrarlanma.
telâfi:
tamamlama, yerini dol-
durma, zararı karşılama.
tenzil:
indirme, peyderpey,
yavaş yavaş indirme.
vahiy:
Cenab-ı Hakkın dilediği
hükümleri, sırları ve hakikat-
leri peygamberlere bildirmesi.
vuku:
olma, meydana gelme,
ortaya çıkma, oluş.
zahirî:
görünüşte olan; zahire,
dışa ait olan.
zuhur:
görünme, belli olma,
ortaya çıkma.
1.
Onlar ki... (Bakara Suresi: 4.)
2.
İman edenler.
3.
İman ederler. (Bakara Suresi: 4.)
4.
İndirilen. (Bakara Suresi: 4.)
B
akara
S
ureSi
| 82 | İşaratü’l-İ’caz
1...,72,73,74,75,76,77,78,79,80,81 83,84,85,86,87,88,89,90,91,92,...576
Powered by FlippingBook