İşaratü'l İ'caz - page 79

ihtilâller, fesatlar ve bütün ahlâk-ı rezilenin iki kelimeden
doğduğunu görürsün:
Birisi
: “Ben tok olayım da, başkası açlığından ölür-
se ölsün, bana ne.”
İkincisi
: “sen zahmetler içinde boğul ki, ben nimet-
ler ve lezzetler içinde rahat edeyim.”
Âlem-i insaniyeti zelzelelere maruz bırakmakla yıkıl-
maya yaklaştıran birinci kelimeyi sildiren, ancak zekâttır.
nev-i beşeri umumî felâketlere sürükleyen ve Bolşe-
vikliğe sevk edip terakkiyatı, asayişi mahveden ikinci ke-
limeyi kökünden kesip atan, hurmet-i ribadır.
Arkadaş!
Hey’et-i içtimaiyenin hayatını koruyan intizamın en
büyük şartı, insanların tabakaları arasında boşluk kalma-
masıdır. Havas kısmı avamdan, zengin kısmı fukaradan
hatt-ı muvasalayı kesecek derecede uzaklaşmamaları lâ-
zımdır.
Bu tabakalar arasında muvasalayı temin eden, zekât
ve muavenettir. Hâlbuki, vücub-i zekât ile hurmet-i riba-
ya müraat etmediklerinden, tabakalar arası gittikçe ger-
ginleşir, hatt-ı muvasala kesilir, sıla-i rahim kalmaz.
Bu yüzdendir ki, aşağı tabakadan yukarı tabakaya ih-
tiram, itaat, muhabbet yerine ihtilâl sedaları, haset bağır-
tıları, kin ve nefret vaveylâları yükselir.
kezalik, yüksek tabakadan aşağı tabakaya merhamet,
ihsan, taltif yerine zulüm ateşleri, tahakkümler, şimşek
gibi tahkirler yağıyor.
üzüntü duyma ve ona karşı yar-
dım hisleriyle dolma, acıma.
muavenet:
yardım, yardımlaşma.
muhabbet:
ülfet, sevgi, sevme,
dostluk.
muvasala:
birleşme, kavuşma,
ulaşım.
müracaat:
başvurma, danışma.
nev-i beşer:
insanoğlu, insanlar.
nimet:
servet, varlık.
seda:
ses, duyulan.
sevk:
ulaştırma, yöneltme.
sıla-i rahim:
ana, baba ve akraba-
yı ziyaret etme.
tabaka:
topluluk, sınıf, zümre.
tahakküm:
zorbalık etme, zorla
hükmetme, hükmü altına alma.
tahkir:
hakaret etme, küçük gör-
me, şeref ve haysiyetini incitme.
taltif:
iltifat etme, gönül okşama.
terakkiyat:
ilerlemeler, gelişme-
ler, yükselişler.
umumî:
herkesle ilgili, genel.
vaveylâ:
çığlık, feryat.
vücub-i zekât:
verilmesi Allah ta-
rafından emredilmiş olan zekât.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, meşakkat.
zelzele:
ırgalama, sarsma.
zulüm:
haksızlık, eziyet, işkence.
İşaratü’l-İ’caz | 79 |
z
ekâT ve
S
adaka
ahlâk-ı rezile:
rezil ahlâk, al-
çak ve kötü ahlâk.
âlem-i insaniyet:
insanlık âle-
mi.
asayiş:
kanun ve nizam hâki-
miyetinin sağlanması.
avam:
kültürlü, yüksek taba-
kadan olmayan; cahil halk ta-
bakası.
Bolşeviklik:
Rus komünizmi
taraftarlığı.
felâket:
musibet, büyük dert,
bela.
fesat:
çürüme, bozulma, çü-
rüklük.
fukara:
fakirler, yoksullar.
haset:
kıskançlık, kıskanma,
çekemezlik.
hatt-ı muvasala:
karşılıklı ile-
tişimin sağlanabildiği nokta.
havas:
bilgi ve yaşayışça üs-
tün olanlar, önde gelenler.
hey’et-i içtimaiye:
sosyal şe-
killenmeler.
hurmet-i riba:
faizin yasak,
haram olması.
ihsan:
verilen, bağışlanan şey.
ihtilâl:
bozulma, karışıklık, in-
tizamsızlık.
ihtiram:
hürmet etme, saygı
gösterme.
intizam:
düzen, düzenlilik.
itaat:
söz dinleme, boyun eğ-
me, emre uygun hareket et-
me.
kezalik:
keza, bu da öyle,
böylece.
kin:
gizli düşmanlık, garaz.
mahv:
yok etme, ortadan kal-
dırma, batma.
maruz:
bir şeyin etkisi ve te-
siri altında bulunma.
merhamet:
herhangi bir can-
lının acısını, kederini mutsuz-
luğunu yüreğinde hissedip
1...,69,70,71,72,73,74,75,76,77,78 80,81,82,83,84,85,86,87,88,89,...576
Powered by FlippingBook