İşaratü'l İ'caz - page 75

kâinata fihristedir; namaz da hasenata fihristedir. Çün-
kü, namaz; savm, hac, zekât ve sair hakikatleri havi ol-
duğu gibi, idrakli ve idraksiz mahlûkatın ihtiyârî ve fıtrî
ibadetlerinin numunelerine de şamildir. Meselâ; secde-
de, rükûda, kıyamda olan melâikenin ibadetlerini, hem
taş, ağaç ve hayvanların o ibadetlere benzeyen durumla-
rını andıran bir ibadettir.
Sual:
(1)
n
¿ƒo
ª«/
?o
`j
’nin fiil sigasıyla zikrinde ne hikmet
vardır?
Cevap:
ruha hayat veren namazın o geniş hareketini
ve âlem-i İslâm’a yayılmış olan o intibah-ı ruhanîyi mu-
hataba ihtar edip göstermektir. Ve o güzel vaziyeti ve o
muntazam hâleti hayale götürüp tasvir etmekle sâmilerin
namaza meylini ikaz edip arttırmaktır.
evet, dağınık bir vaziyette bulunan efradı büyük bir se-
vinçle içtimaa sevk ettiren malûm aletin sesi gibi âlem
sahrasında dağılmış insanları cemaate davet eden ezan-ı
Muhammedînin (
AsM
) o tatlı sesiyle ibadete ve cemaate
bir meyil, bir şevk husule gelir.
Sual:
(2)
n
¿ƒt
?°n
üo
j
kelimesine bedel itnaplı
(3)
n
Iƒ'
`?°s
üdG n
¿ƒo
ª«/
?o
`j
’nin zikrinde ne hikmet vardır?
Cevap:
namazda lâzım olan tadil-i erkân, müdavemet,
muhafaza gibi ikamenin manalarını müraat etmeye işa-
rettir.
âlem:
dünya, cihan; bütün ya-
ratılmışlar.
âlem-i İslâm:
İslâm âlemi, İs-
lâm dünyası.
cemaat:
topluluk, aralarında
çeşitli bağlar bulunan insanlar
topluluğu.
efrat:
fertler.
ezan-ı Muhammedî:
Hz. Mu-
hammed’in tebliğ ettiği dinin
ezanı.
fıtrî:
tabiî, yaratılıştaki, doğuş-
tan olan.
fihriste:
katalog, liste.
fiil sigası:
bir oluş, iş, hareket
bildiren kelime kalıpları.
hakikat:
gerçek, esas.
hâlet:
hâl, durum.
hasenat:
iyi ameller, iyi işler,
hayırlar.
havi:
içine alan, kapsayan, ku-
şatan.
hikmet:
İlâhî gaye, gizli sebep.
husul:
olma, meydana gelme.
içtima:
toplama, bir araya gel-
me, bir yere birikme.
idrak:
akıl erdirme, anlama,
kavrama kabiliyeti.
ihtar:
dikkatini çekme, hatır-
latma, uyarı.
1.
Dosdoğru kılarlar. (Bakara Suresi: 3.)
2.
Namaz kılarlar.
3.
Namazı dosdoğru kılarlar. (Bakara Suresi: 3.)
İşaratü’l-İ’caz | 75 |
n
amaz
ihtiyârî:
irade ile, kendi isteği ile
seçerek ve hareket ederek.
ikame:
yerleştirme; yerine getir-
me.
ikaz:
dikkat çekme, uyarma,
uyandırma.
intibah-ı ruhî:
ruhî uyanış, gaflet-
ten sıyrılış.
itnap:
sözün uzun tutulması, uza-
tılması; daha kısa anlatımı müm-
kün olduğu hâlde uzun anlatımı
tercih etme.
kâinat:
evren; yaratılmış olan şey-
lerin tamamı, bütün âlemler.
kıyam:
namazın iftitah tekbiri ile
rükû arasında ayakta durma kıs-
mı.
mahlûkat:
yaratıklar, Allah tara-
fından yaratılanlar.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
melâike:
melek, melekler.
meselâ:
misal olarak, şunun gibi,
söz gelişi, faraza.
meyil:
eğilim, taraftarlık.
muhafaza:
koruma, saklama.
muhatap:
hitap olunan, kendisine
söz söylenilen.
muntazam:
nizamlı, intizamlı, sı-
ralanmış, sıralı, düzgün, tertipli.
müdavemet:
devamlılık, sürekli-
lik, bırakmadan devam etmek.
müraat etmek:
gözetmek, riayet
etmek, uymak.
müracaat:
başvurma, danışma;
başvuru.
numune:
çok miktardaki bir şeyi
temsil etmek üzere seçilmiş az
miktardaki şey.
ruh:
insandaki canlılığın ve dirili-
ğin, iradeyle ilgili ve irade dışı ha-
reketlerin ve idrak kabiliyetinin
kaynağı, nefis.
rükû:
namazda eğilme; vücudun
belden yukarı olan kısmını, baş
dik durumda iken yere paralel şe-
kilde öne doğru eğme hareketi.
sahra:
büyük çöl, geniş saha.
sair:
diğer, başka, öteki.
sâmi:
dinleyen, dinleyici.
savm:
oruç.
secde:
namazda, alınla beraber
burnu yere koyma şeklindeki iba-
det vaziyeti.
sevk:
ulaştırma, yöneltme.
şamil:
içine alan, kapsayıcı.
şevk:
şiddetli arzu, aşırı istek ve
heves.
tadil-i erkân:
namazda şartaları
tam olarak yerine getirme; nama-
zın esas ve şartlarına uyma.
tasvir:
bir şeyi yazıyla veya başka
ifade tarzlarıyla anlatma.
vaziyet:
durum.
vesile:
bir şeyle uğraşmayı müm-
kün kılan, yol, vasıta.
zikir:
anma, bildirme.
1...,65,66,67,68,69,70,71,72,73,74 76,77,78,79,80,81,82,83,84,85,...576
Powered by FlippingBook