Sual:
Cenab-ı Hakkın onların küfür ve temerrütlerin-
den yaptığı ihbar, onların imana gelmelerini imtina
derecesine çıkarıyor. Mümteni ve muhal bir şey teklif
edilir mi?
Cevap:
Cenab-ı Hakkın ihbarı, ilmi ve iradesi, sebep-
ten kat-ı nazarla, yalnız küfürlerine taallûk etmez; ancak
ihtiyârlarıyla küfürlerine birlikte taallûk eder. Bu ise
ihtiyârlarını nefyetmez ki, teklif-i bilmuhal olsun. Bu bah-
sin tafsilâtı gelecektir.
Sual:
İman etmeyeceklerini ifade eden
(1)
n
¿ƒo
æp
erD
ƒo
j n
’
ve
emsali ayetlere onları iman etmeye davet etmekten,
adem-i imana iman çıkıyor. Bu ise, muhal-i aklîdir?
Cevap:
onlara teklif edilen iman, icmalîdir, tafsilî de-
ğildir. Her bir ayete, her bir hükme ayrı ayrı, birer birer
“İman ediniz!” diye teklif yapılmıyor ki, bu mahzur lâzım
gelsin.
sonra, küfürlerini siga-i mazi ile zikretmek, hakkın iz-
har ve ispatından evvel onların küfrü kucaklayıp kabul
etmelerine işarettir. Bunun içindir ki, onlara karşı inza-
rın adem-i inzar gibi faydasız kaldığına
(2)
l
ABG n
ƒ°n
S
kelimesiy-
le işaret yapılmıştır.
sonra, fevkaniyeti ifade eden
(3)
r
ºp
¡r
«n
?n
Y
’deki
(4)
'
¤n
Y
, on-
ların yüzleri yere yapışmış gibi başlarını kaldırıp amirleri-
nin sözünü dinleyemediklerine işarettir.
adem-i iman:
iman etmeme,
imansızlık.
amir:
emreden, emir sahibi.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
bahis:
konu.
cenab-ı Hak:
Allah; doğru, gerçek,
Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve
azamet sahibi yüce Allah.
emsal:
eş, benzer.
evvel:
önce.
fevkaniyet:
üstte, üst tarafta ol-
mak.
hüküm:
karar, emir, hâkimiyet.
icmalî:
kısaca, topluca, tafsilsiz,
toplu, kısa.
ihbar:
haber verme, bildirme.
ihtiyâr:
irade, tercih.
iman:
hak dini kabul etme, İslâm
dinini kabul etme, İslâmın gerekli
olan esaslarına inanma, Allah’a
inanma.
imtina:
bir fiilden kaçınma, çekin-
me, geri durma.
inzar:
uyarma, uyarı.
irade:
dileme, isteme, bir şeyi ya-
pıp yapmama konusunda için
olan iktidar, güç.
ispat:
delil göstererek iddiayı sağ-
lamlaştırma.
izhar:
gösterme, açığa vurma.
kat-ı nazar:
bakışı kesme, bak-
mama, alâkayı kesme.
küfür:
Allah’ın varlığına, birliğine
inanmama, müşriklik, iman-
sızlık.
mahzur:
sakınılacak, çekinile-
cek şey; engel, sakınca.
muhal:
imkânsız, olması
mümkün olmayan.
muhal-i aklî:
aklen mümkün
olmayan.
mümteni:
imkânsız, olamaz.
nefiy:
inkâr etme, olumsuzla-
ma.
sual:
soru.
taallûk:
alâkalı, münasebetli
olma.
tafsilât:
tafsiller, açıklamalar,
izahlar.
tafsilî:
detaylı, açıklamalı olan.
teklif:
Allah’ın, insanları emir
ve yasaklarına uygun hareket
etmekle vazifelendirmesi.
teklif-i bilmuhal:
yapılması
mümkün olmayan bir şeyi
yüklemek, teklif etmek.
temerrüt:
inatçılık, hakkı ka-
bulde direnme.
zikretmek:
anmak, bildirmek.
1.
İman etmezler. (Bakara Suresi: 6.)
2.
Birdir, aynıdır, müsavidir. (Bakara Suresi: 6.)
3.
Onlar üzerinde. (Bakara Suresi: 6.)
4.
Üzerinde.
B
akara
S
ureSi
| 114 | İşaratü’l-İ’caz