İşaratü'l İ'caz - page 116

Sual:
Mazi sigasıyla inzardan yapılan tabir neye işa-
rettir?
Cevap:
İkinci ve üçüncü inzarlara lüzum kalmadığına
işarettir. Yani, yaptığı inzar fayda vermedi, bundan son-
ra da faydasız kalır.
Sual:
İnzar etmemekte faydanın bulunmaması zahir-
dir.
(1)
r
ºo
gr
Qp
òr
æo
J r
ºn
d r
?n
G
kaydında ne fayda vardır?
Cevap:
sükût etmek, bazen muhatabın insafa gelip
matlûp işe muvafakatine sebep olur.
Sual:
kur’ân-ı kerîm, başka makamlarda terhipten
sonra tergip de yaptığı hâlde, burada tergibi terk etmiş-
tir. esbabı nedir?
Cevap:
küfür makamına, ancak terhip ve tahvif mü-
nasiptir. Hem de küfür gibi mazarratları defetmek,
cenneti kazanmak gibi menfaatlerin celbinden daha evlâ
ve daha tesirlidir. Maahaza, buradaki terhip, tergibi de
andırıyor. Çünkü, inzar ve adem-i inzarı gören hayal,
zıddiyet münasebetiyle, derhal tebşir ve adem-i tebşire
intikal eder.
Azizim! Her bir hükmün başka şeylere hizmet eden
çok manaları olduğu ve her bir hükümden takip edilen
gizli maksatlar bulunduğu ve bu kelâmın da Hazret-i Mu-
hammed’e (
AsM
) işaret eden manaları olduğu gibi, küfrü
takbih etmek maksadıyla, büyük bir ölçüde tenkiratta bu-
lunmuştur.
adem-i inzar:
korkutmamak,
uyarmamak.
adem-i tebşir:
müjdelememe.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
celp:
elde etme, kendine çekme.
def:
ortadan kaldırma, yok etme,
giderme.
esbap:
nedenler, sebepler, vasıta-
lar.
evlâ:
daha uygun, daha lâyık, da-
ha iyi.
faide:
fayda, menfaat, kâr, kazanç.
hüküm:
emir, bir konu hakkında
verilen karar.
intikal:
bir yerden başka bir yere
geçme, yer değiştirme.
inzar:
uyarma, uyarı.
kayıt:
hareketlerini sınırlandırma,
tahdit.
kelâm:
söz, ibare, fıkra.
küfür:
imansızlık, dinsizlik.
maahaza:
bununla birlikte, böyle
olmakla beraber.
makam:
yer, mevki.
maksat:
kastedilen şey; gaye.
matlûp:
talep edilen, istenilen
şey.
mazarrat:
zararlar, ziyanlar,
zarar vermeler.
mazi:
bir işin geçmiş zaman-
da yapıldığını bildiren fiil kipi.
menfaat:
fayda.
muhatap:
kendisine hitap
olunan.
münasebet:
vesile, -dan dola-
yı.
münasip:
yakışır, yaraşır, lâ-
yık.
muvafakat:
müsaade etme,
kabul etme.
siga:
kip, kalıp.
sual:
soru.
sükût:
susma, sessiz kalma.
tabir:
ifade, söz.
tahvif:
korkutma, korkuya
düşürme, ürkütme.
takbih:
çirkin görme, ayıpla-
ma, kınama.
tebşir:
müjde verme, müjde-
leme.
tenkir:
bir ismi harf-i tarifsiz
kullanarak belirsiz yapma.
tenkirat:
kötüleme, hoş gör-
meme ve yasaklama.
tergip:
rağbet verme, istek-
lendirme.
terhip:
korkutma.
zahir:
açık, belli, meydanda.
zıddiyet:
birbirine muhalif, zıt
olma hâli.
1.
Uyarmasan da aynıdır. (Bakara Suresi: 6.)
B
akara
S
ureSi
| 116 | İşaratü’l-İ’caz
1...,106,107,108,109,110,111,112,113,114,115 117,118,119,120,121,122,123,124,125,126,...576
Powered by FlippingBook