İşaratü'l İ'caz - page 133

cümledeki kelimeler, nimet ve lezzetler hakkında kullanı-
lan kelimelerdir?
Cevap:
Şu güzel kelimeleri havi olan şu cümlenin on-
lara karşı zikredilmesi, bir tehekkümdür (istihza) bir tev-
bihtir, yüzlerine gülmektir. Yani, onların menfaatleri,
lezzetleri ve büyük nimetleri ancak ikaptır. Menfaat ve
faydayı ifade eden
(1)
r
º o
¡ n
dn
h
’deki
?
, lisan-ı hâl ile “Ame-
linizin faydalı olan ücretini alınız” diye yüzlerine gülüyor.
“tatlı” manasını tazammun eden
(2)
l
ÜGn
òn
Y
lâfzı, onların
küfür ve musibetleriyle istilzaz ettiklerini tezkir ile, sanki
lisan-ı hâl ile “tatlı amelinizin acısını çekin” diye tevbih
ediyor. Alelekser büyük nimetlere sıfat olan
(3)
l
º«/
¶n
Y
keli-
mesi cennette nimet-i azîm sahiplerinin hâllerini o kâfir-
lere tezkir ettirmekle, kaybettikleri o nimet-i azîmeye be-
del, elîm elemlere düştüklerini ihtar ediyor. sonra
l
º«/
¶n
Y
kelimesi, tazimi ifade eden
l
ÜGn
òn
Y
’deki
tenvine
te’kittir.
Sual:
Bir kâfirin masiyet-i küfriyesi, mahduttur, kısa
bir zamanı işgal ediyor. ebedî ve gayr-i mütenahi bir ce-
za ile tecziyesi, adalet-i İlâhiyeye uygun olmadığı gibi,
hikmet-i ezeliyeye de muvafık değildir. Merhamet-i İlâhi-
ye müsaade etmez?
Cevap:
o kâfirin cezası gayr-i mütenahi olduğu teslim
edildiği takdirde, kısa bir zamanda irtikâp edilen o
istilzaz:
hoşa gitme, lezzet alma.
işgal:
tutma.
kâfir:
Allah’ı ve İslâmiyeti inkâr
eden, dinsiz.
küfür:
nimeti inkâr etme.
lâfız:
söz, kelime.
lisan-ı hâl:
hâl dili, bir şeyin duru-
şu ve görünüşü ile bir mana ifade
etmesi.
mahdut:
sınırlı, belirli.
masiyet-i küfriye:
küfre ait asilik,
imansızlıktan kaynaklanan itaat-
sizlik.
menfaat:
fayda.
merhamet-i İlâhiye:
Allah’ın mer-
hameti.
müsaade:
izin.
musibet:
uğursuz, pis.
muvafık:
uygun, münasip.
nimet:
iyilik, lütuf, ihsan, bağış.
nimet-i azîme:
büyük nimet.
sıfat:
hâl, keyfiyet, nitelik, vasıf.
sual:
soru.
takdir:
-Kıymet verme, ölçme, öl-
çüye vurma, değer biçme. tercih,
seçme.
tazammun:
ihtiva etme, içine al-
ma, içinde bulundurma.
tazim:
hürmet, ululama, saygı
gösterme.
te’kit:
kuvvetlendirme, pekiştir-
me.
tecziye:
cezalandırma, ceza ver-
me.
tehekküm:
istihza, alay, eğlenme.
tenvin:
Arapça bir kelimenin so-
nunu nun gibi okutmak üzere ko-
nulan işaret; kelimenin sonuna iki
üstün (en), iki esre.
tevbih:
azarlama, paylama.
tezkir:
hatırlatma, hatıra getirme.
zikir:
anma, bildirme.
adalet-i İlâhiye:
Allah’ın ada-
leti, İlâhî adalet.
alelekser:
ekseriya, çoğunluk-
la, çok kez, çok vakit.
amel:
fiil, iş, emek; dinin emir-
lerini yerine getirme işi.
bedel:
karşılık.
ebedî:
sonu olmayan, daimî,
sürekli.
elem:
dert, üzüntü, maddî-
manevî ıztırap.
elîm:
şiddetli.
gayr-i mütenahi:
sonsuz, so-
nu olmayan, nihayetsiz.
hâl:
durum, vaziyet.
havi:
içine alan, kapsayan, ku-
şatan.
hikmet-i ezeliye:
Cenab-ı
Hakkın sonsuz ilmi ve maksa-
dı.
ihtar:
dikkat çekme, hatırlat-
ma, uyarı.
ikap:
azap, eziyet, eza, ceza-
landırma, ceza.
irtikâp:
kötü, fena ve günah
teşkil edecek bir iş yapma,
kötü iş işleme.
istihza:
alaya alma, birisiyle
eğlenme, inceden inceye do-
kundurarak alay etme.
1.
Onların hakkı. (Bakara Suresi: 7.)
2.
Bir azap. (Bakara Suresi: 7.)
3.
Pek büyük. (Bakara Suresi: 7.)
İşaratü’l-İ’caz | 133 |
k
alBlerin
m
ühürlenmeSi
1...,123,124,125,126,127,128,129,130,131,132 134,135,136,137,138,139,140,141,142,143,...576
Powered by FlippingBook