İşaratü'l İ'caz - page 138

üçüncüsü
: İstihza, hud’a, ikiyüzlülük, hile, kizb, riya
gibi kötü ahlâklar münafıkta var; kâfirde o derece yok-
tur. Bu cihetten, münafıklar hakkında itnap yapılmıştır.
Dördüncüsü
: Alelekser münafıklar ehl-i kitaptan ol-
dukları için, şeytanî bir zekâ sahipleri olup, daha hilekâr,
daha desiseci olurlar. İşte bu durumdaki münafıklar hak-
kında itnap, yani tatvil-i kelâm ayn-ı belâgattir.
Buayetinkelimeleriarasındakimünasebetleregele-
lim:
(1)
¢p
SÉs
ædG n
øp
e
car ve mecruru
(2)
r
øn
e
kelimesine haber ol-
duğu takdirde şöyle bir sual varit olur ki:
münafıkların
nâstanolduklarıbedihîdir.Buhüküm,malûmuilâmet-
mektenibaretkalır?
Elcevap:
Malûmdur ki, bir hüküm bedihî olduğu za-
man, o hükmün lâzımı kastedilir. Burada kastedilen, o
hükmün lâzımı olan taaccüptür. sanki, kur’ân-ı Azîmüş-
şan zımnen, “Münafıkların nâstan oldukları acip bir şey-
dir” diyerek, halkı taaccüp etmeye davet etmiştir. zira,
insan mükerremdir. Mükerrem olan insan, nifaka tenez-
zül etmez.
Sual:
Madem ki
¢p
SÉ s
ædG n
øp
e
haberdir; ne için
r
øn
e
üzeri-
ne takaddüm etmiştir?
Elcevap:
Madem ki o hükümden taaccüp kastedilmiş-
tir; taaccüb-i inşaînin şe’ni, kelâmın evvelinde bulunmak-
tır.
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
alelekser:
ekseriya, çoğunlukla,
çok kez, çok vakit.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
ayn-ı belâgat:
belâgatin tâ kendi-
si; yerinde, muhatabına uygun,
makamın münasip güzel söz söy-
lemenin tâ kendisi.
bedihî:
delilsiz, açık olan, besbelli,
aşikâr.
car:
çeken sürükleyen.
cihet:
yön.
desise:
hile, oyun, aldatmaca.
ehl-i kitap:
Kur’ân-ı Kerîm’de ge-
nellikle Yahudîler ve Hristiyanlar
için kullanılan tabir.
evvel:
önce gelen, önceki.
hile:
aldatmaya, kandırmaya yö-
nelik tertip, düzen, desise.
hilekâr:
hileci, hilebaz.
hud’a:
hile, oyun, aldatma, düzen,
mekir, dek, dalavere.
hüküm:
verilen karar.
ibaret:
meydana gelen, oluşan.
ilâm:
bildirme.
istihza:
alaya alma, birisiyle eğ-
lenme, inceden inceye dokundu-
rarak alay etme.
itham:
suç isnat etme, suçlama.
itnap:
sözün uzun tutulması, uza-
tılması; daha kısa anlatımı müm-
kün olduğu hâlde uzun anlatımı
tercih etme.
kâfir:
Allah’ı ve İslâmiyeti inkâr
eden, dinsiz.
kasıt:
hedef almak, niyet etmek.
kelâm:
söz, lâfız.
kizb:
yalan söyleme, yalan, uy-
durma.
Kur’ân-ı azîmüşşan:
şan ve şerefi
yüce olan Kur’ân.
madem:
...den dolayı, böyle ise.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
mecrur:
çekilmiş, sürüklenmiş.
mükerrem:
aziz, saygıdeğer,
muhterem.
münafık:
nifak sokan, ara bo-
zucu; kalbinde küfrü gizlediği
hâlde Müslüman görünen.
münasebet:
münasiplik, iki
şey arasındaki uygunluk.
nâs:
insanlar.
nifak:
ikiyüzlülük, münafıklık.
riya:
özü sözü bir olmamak,
inandığı gibi hareket etmeyiş,
iki yüzlülük.
şe’n:
durum, özellik, yapı.
şeytanî:
şeytana ait, şeytana
has, şeytanla ilgli.
sual:
soru.
taaccüb-i inşaî:
gr. kesin bir
olay ya da fiili göstermeden
hayret ve şaşkınlığı ifade eden
söz.
taaccüp:
şaşma, hayret etme,
şaşakalma.
takaddüm:
önce gelme.
tatvil-i kelâm:
sözü uzatma.
tenezzül:
inme, alçalma.
varit:
akla gelen.
zımnen:
açıktan olmayarak,
dolayısıyla, üstü kapalı olarak,
kapalı bir şekilde.
1.
İnsanlardan bir kısmı. (Bakara Suresi: 8.)
2.
Öyleleri vardır ki.
B
akara
S
ureSi
| 138 | İşaratü’l-İ’caz
1...,128,129,130,131,132,133,134,135,136,137 139,140,141,142,143,144,145,146,147,148,...576
Powered by FlippingBook