İşaratü'l İ'caz - page 140

Sual:
(1)
o
?ƒo
?n
j
ile
(2)
É s
æ n
e'
G
’nın mercileri bir iken, birisinin
müfret, diğerinin cem sigasıyla zikirlerinde ne hikmet
vardır?
Elcevap:
zarif bir letafete işarettir ki, imanın mevsufu
cem ise de telâffuz eden müfrettir.
(3)
És
æn
e'
G o
?ƒo
?n
j
cümlesi onların iman davalarını hikâyedir.
Bu cümlede davalarının reddine iki cihetle işaret edildiği
gibi, davalarının takviyesine de iki vecihle ima edilmiştir.
Şöyle ki:
o
?ƒo
?n
j
kelimesi, madde cihetiyle onların iman davasının
ayn-ı itikat olmayıp, ancak kuru bir sözden ibaret oldu-
ğuna işarettir. kezalik, muzari sigasıyla zikrinde, onları
aleddevam yaptıkları müdafaaya sevk eden vicdanî bir
sebep değildir; ancak halka karşı bir riyakârlık olduğuna
işarettir.
davalarının takviyesine yapılan işaretler ise,
És
æn
e'
G
fiil-i
mazinin hey’etinden, “Biz ehl-i kitap cemaatleri, eskiden
beri mü’miniz, Şimdi imandan geri kalmamıza imkân
yoktur” gibi takviye edici bir delil tereşşuh ettiği gibi;
cem’e raci olan
(4)
Én
f
zamirinden de, “Bizler bir fert gibi
değiliz, ancak muhteşem bir cemaatiz. Yalana tenezzül
etmeyiz” gibi ikinci bir takviye daha çıkıyor.
aleddevam:
devamlı olarak, dai-
mî suretle, boyuna, sürekli olarak.
ayn-ı itikat:
gönülden inanmanın
tâ kendisi.
cem sigası:
çoğul kip, fiil çekimin-
den meydana gelen.
cem:
çoğul.
cemaat:
bir mezhebe veya bir di-
ne bağlı olanların oluşturduğu
topluluk, hey’et.
cihet:
yön.
dava:
takip edilen fikir, iddia.
delil:
iz, nişan, emare.
ehl-i kitap:
Kur’ân-ı Kerîm’de ge-
nellikle Yahudîler ve Hristiyanlar
için kullanılan tabir.
fiil-i mâzi:
bir işin geçmiş zaman-
da işlendiğini bildiren siga, kip.
hey’et:
şekil, görünüş, yapı.
hikmet:
gizli sebep, gaye.
ibaret:
meydana gelen, oluşan.
ima:
dolaylı, üstü kapalı ifade et-
me.
imkân:
mümkün olma, olabilirlik.
kezalik:
keza, bu da öyle, böyle-
ce.
letafet:
incelik.
merci:
merkez, kaynak.
mevsuf:
vasıflanmış, nitelenmiş.
mü’min:
iman eden, inanan.
müdafaa:
savunma, koruma.
müfret:
yalnız, tek.
muhteşem:
haşmetli, yüce.
muzari sigası:
geniş zaman
kipi.
raci:
dair, ait, alâkası olan.
riyakâr:
riya eden, iki yüzlü,
sahtekâr.
sevk:
ulaştırma, yöneltme.
sual:
soru.
takviye:
kuvvetlendirme, sağ-
lamlaştırma, teyit ve tasdik
etme.
telâffuz:
söyleyiş, söyleniş.
tenezzül:
inme, alçalma.
tereşşuh:
sızma, sızıntı yap-
ma.
vecih:
cihet, yön.
vicdanî:
vicdanla, kalbî his ile
ilgili, vicdana ait.
zamir:
ismin yerini tutan keli-
meler.
zarif:
inceliği, lâtifliği ile hoşa
giden.
zikir:
anma, bildirme.
1.
Derler. (Bakara Suresi: 8.)
2.
İnandık. (Bakara Suresi: 8.)
3.
“İnandık” derler. (Bakara Suresi: 8.)
4.
Biz.
B
akara
S
ureSi
| 140 | İşaratü’l-İ’caz
1...,130,131,132,133,134,135,136,137,138,139 141,142,143,144,145,146,147,148,149,150,...576
Powered by FlippingBook