r
ºo
¡°n
ùo
Ør
fn
G s
B’p
G n
¿ƒo
Yn
ór
în
j Én
en
h Gƒo
æn
e'
G n
øj/
òs
dGn
h %G n
¿ƒo
Yp
OÉn
îo
j
É°k
Vn
ôn
e *G o
ºo
gn
OGn
õn
a ¢l
Vn
ôn
e r
ºp
¡p
Hƒo
?o
b »/
a @ n
¿ho
ôo
©°r
ûn
j Én
en
h
(1)
n
¿ƒo
Hp
òr
µ`n
j Gƒo
fÉn
c Én
ªp
H l
º«/
dn
G l
ÜGn
òn
Y r
ºo
¡n
dn
h
Bu ayet, bütün cümleleriyle nifaka hücum ederek,
münafıkları tevbih, takbih, tehdit, ta’yip etmekle, evvel-
ce
(2)
És
æ`n
e'
G
dedikleri kavli ne maksada ve ne illete binaen
söylediklerini ve nifakın en birinci cinayeti olan hıdâ' ve
hilelerini beyan etmektedir.
evvelâ, nifakın birinci cinayeti olan hıdâa ait
(3)
n
¿ƒo
Yp
OÉn
îo
j
’den
(4)
n
¿ƒo
Hp
òr
µ`n
j
’ye kadar yedi cümleye terettüp
eden müteselsil neticeleri nazara almak lâzımdır:
•
Birincisi
: Allah’ı kandırmak gibi muhal bir şeyin ta-
lebinde bulundukları için, tahmik edilmişlerdir.
•
İkincisi
: Menfaat niyetiyle kendilerine zarar dokun-
durdukları için, tesfih edilmişlerdir.
•
üçüncüsü
: Menfaati mazarrattan tefrik edemedikle-
ri için, techil edilmişlerdir.
•
Dördüncüsü
: tıynetleri pis, sıhhatlerinin madeni
hasta, hayat menbaları ölmüş, v.s. gibi rezaletleriyle, ter-
zil edilmişlerdir.
zarar vermeler.
menba:
kaynak.
menfaat:
fayda.
menfaat:
faydalanılan, yararlanı-
lan şeyler.
muhal:
imkânsız, olması mümkün
olmayan.
münafık:
nifak sokan, ara bozucu;
kalbinde küfrü gizlediği hâlde
Müslüman görünen.
müteselsil:
teselsül eden, birbiri-
nin ardı sıra, zincirleme giden.
nazar:
bakış, fikir.
nifak:
ikiyüzlülük, münafıklık.
rezalet:
arsızlık, utanmazlık, hayâ-
sızlık.
sıhhat:
sağlam, sağlıklı olma; sa-
hihlik, sözün yanlış ve eksik olma-
ması.
ta’yip:
ayıplama.
tahmik:
ahmak deme, ahmak ol-
duğunu söyleme.
takbih:
çirkin görme, ayıplama, kı-
nama.
talep:
isteme, dileme, istek, arzu.
techil:
cehaletle, cahillikle suçla-
ma.
tefrik:
birbirinden ayırma, ayrı
tutma.
tehdit:
korkutma, gözdağı verme.
terettüp:
sonuç olarak çıkma.
terzil:
rezil etme, itibarını düşür-
me.
tesfih:
akılsız, beyinsiz.
tevbih:
azarlama, paylama.
tıynet:
yaratılış, tabiat, maya, mi-
zaç, huy, karakter.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
cinayet:
cana kıyma, katl ve-
ya bu derecede ağır bir suç.
evvelâ:
öncelikle.
evvelce:
daha önce.
hıdâ:
aldatma, kandırma.
hile:
aldatmaya yönelik dü-
zen, desise.
illet:
sebep.
kavil:
karar, sözleşme.
maden:
asıl, esas, kaynak.
maksat:
gaye.
mazarrat:
zararlar, ziyanlar,
1.
Allah’ı ve mü’minleri güya aldatmaktadırlar. Hâlbuki onlar yalnız kendilerini aldatırlar da
farkında bile olmazlar. • Onların kalblerinde nifak hastalığı vardır. Ayetler peşpeşe inip İs-
lâm inkişaf ettikçe Allah da onların o hastalıklarını arttırmıştır. Ayetlerimizi yalanlayıp dur-
maları yüzünden onlara pek acı bir azap vardır. (Bakara Suresi: 9-10.)
2.
İman ettik. (Bakara Suresi: 8.)
3.
Aldatmaktadırlar. (Bakara Suresi: 9.)
4.
Yalan söylüyorlar. (Bakara Suresi: 10.)
İşaratü’l-İ’caz | 143 |
m
ünafıklar
B
ahSi