İşaratü'l İ'caz - page 145

elçisidir; ona yapılan hile Allah’a racidir. Allah’a yapılan
hile ise, muhaldir; muhali talep etmek, hamakattir. Böy-
le hayvancasına hamakat, taaccübü muciptir.
(1)
r
ºo
¡°n
ùo
Ør
fn
G s
B ’p
G n
¿ƒo
Yn
ór
î
n
j
Én
en
h
: Yani,
onlarnefislerinehile
yapıyorlar.
zira fiillerinde nef' değil, zarar vardır. Bu za-
rar da nefislerine racidir. nefislerine zarar veren, ancak
süfeha kısmıdır.
(2)
n
¿ho
ôo
©°r
ûn
j Én
en
h
: Yani,
nef’vezararıtefrikedecekbir
hissemalikdeğillerdir
. Bu ise cehaletin en edna ve en
aşağı bir derekesine düştüklerine işarettir.
(3)
¢l
Vn
ôn
e r
ºp
¡p
Hƒo
?o
b »/
a
: Yani,
nifakvehasettenkalblerin-
de,ruhlarındaöylebirmarazvardırki,omaraz,hakkı
batıl,hakikatihurafetelâkkietmeyesebeptir.
zaten fasit
bir kalbden, bozuk bir ruhtan böyle rezaletlerin çıkması
bedihîdir.
(4)
É°k
Vn
ôn
e *G o
ºo
gn
OGn
õn
a
: Yani,
eğeronlaryaptıklarıfenalık-
la,gayzvehasetleriniizaleiçinbirdeva,birilâçtalebin-
deiseler,ozannettikleriilâç,kalblerini,ruhlarınıbozan
birzehirdir.
zehirle kendi tedavisine çalışan, elbette ze-
lildir. evet, kırık ve yaralı bir elle intikamını almak iste-
yen, yarasının artmasına hizmet eden bir miskindir.
(5)
l
º«/
dn
G l
ÜGn
òn
Y r
ºo
¡n
dn
h
: Yani,
eğeronlarbirzevk,birlezzet
talebindeiseler,şunifaklarındapekçokmaasiolduğu­
haset:
kıskançlık, kıskanma, çeke-
mezlik.
hile:
aldatmaya yönelik düzen,
desise.
hurafe:
dinin aslına uymayan,
sonradan dinî bilgiler arasına ka-
rışmış olan uydurma, batıl inanış.
izale:
zevale erdirme, yok etme.
maasi:
isyankârlıklar, günahlar,
suçlar.
malik:
sahip.
maraz:
hastalık.
miskin:
elinden iş gelmez, bece-
riksiz.
mucip:
icap eden, gerektiren.
muhal:
imkânsız, olması mümkün
olmayan.
nef:
menfaat, kâr, fayda, çıkar.
nef:
menfaat, kâr, fayda, çıkar.
nefis:
kişinin kendisi, iyiliğe de kö-
tülüğe de meyli olan duygu.
nifak:
ikiyüzlülük, münafıklık.
raci:
dair, ait, alâkası olan.
rezalet:
arsızlık, utanmazlık, hayâ-
sızlık.
süfeha:
beyinsizler, akılsızlar.
taaccüp:
şaşma, hayret etme, şa-
şakalma.
talep:
isteme, dileme, istek, arzu.
tedavi:
hastalığı iyileştirme için
yapılan bakım.
tefrik:
birbirinden ayırma, seçme,
ayırdetme, ayrı tutma.
telâkki:
kabul etme, bir görüşle
bakma.
zelil:
hor, alçak, adî, bayağı.
batıl:
boş, beyhude, yalan, çü-
rük, hurafe.
bedihî:
delilsiz, açık olan, bes-
belli, aşikâr.
cehalet:
cahillik, ilimden yok-
sun olma, İlâhî hakikatlerden
habersiz olma.
dereke:
aşağı inen basamak,
aşağı mertebe.
deva:
ilaç, çare.
edna:
en açağı, en basit, en
küçük.
fasit:
fesat çıkaran, bozguncu-
luk yapan.
fena:
çirkin, kötü.
fiil:
iş, oluş, davranış, hareket.
gayz:
hiddet, öfke, kızma, kız-
gınlık başlangıcı, hınç.
hakikat:
gerçek, doğru.
hamakat:
ahmaklık, beyinsiz-
lik, budalalık.
1.
Bakara Suresi: 9.
2.
Bakara Suresi: 9.
3.
Bakara Suresi: 10.
4.
Bakara Suresi: 10.
5.
Bakara Suresi: 10.
İşaratü’l-İ’caz | 145 |
m
ünafıklar
B
ahSi
1...,135,136,137,138,139,140,141,142,143,144 146,147,148,149,150,151,152,153,154,155,...576
Powered by FlippingBook