İşaratü'l İ'caz - page 155

Buayetinihtivaettiğimezkûrvegayr-imezkûr
cümlelerarasındakivech-iirtibat:
Bir misalle izah edilecektir. Şöyle ki:
Bir insan tehlikeli bir yola sülûk ettiği zaman, en evvel
“senin bu yolun seni felâkete götürüyor; bu yoldan vaz-
geç” diye nasihat ederler. o insan vazgeçmediği takdir-
de, şiddetle zecir ve nehyedilir: “Ve aynı zamanda umum
halkın nefret ve kahrına uğrarsın” diye tehdit edildiği gi-
bi, “ebna-i cinsine zulmetmiş olursun” diye şefkat-i cinsi-
yeye de davet edilir.
eğer o insan sarhoşlar gibi inatçı ve kafasız ise, ken-
disine yapılan nasihat ve zecir ve nehiyleri müdafaa et-
mekle mukabele eder ve “Benim mesleğim haktır; ne se-
nin hakk-ı itirazın var ve ne de benim senin nasihatleri-
ne ihtiyacım var” diye serkeşliğe başlar.
eğer o insan iki yüzlü ise, bir cihetten nasihat edenle-
ri kandırır ve ilzama çalışır, diğer cihetten de “Ben ıslah
edici bir insanım” diye mesleğini hak göstermeye devam
eder. Ve aynı zamanda, “Islah benim hakikî bir sıfatım
olup, bilahare hâsıl olmuş bir sıfat değildir” diye davası-
nı te’kit ve teyit eder.
Bundan sonra, eğer o insan mesleğinde ısrar ile, na-
sihatleri kabul etmezse, anlaşılır ki, onun ıslahına hiçbir
çare ve hiçbir deva yoktur. Yalnız, onun fesadı halka si-
rayet etmemek için, mesleğinin muzır ve fena olduğunu
ilân etmek lâzımdır ki, herkes ondan tahaffuz etsin. zira,
o insan aklını çalıştırmıyor, şuurunu istihdam etmiyor ki,
böyle zahir olan bir şeyi hissedebilsin.
lan konuşma.
nehiy:
yasaklama, menetme, bir
işin yapılmaması konusunda tem-
bihte bulunma.
serkeş:
baş kaldıran, itaat etme-
yen, asi.
sıfat:
vasıf, nitelik.
sirayet:
yayılma, dağılma.
sülûk:
bir yola girme, bir yol tut-
ma.
şefkat-i cinsiye:
cinse ait şefkat;
aynı cinsten olanların birbirlerine
karşı duydukları merhamet, sevgi,
şefkat duygusu.
şuur:
bir şeyin inceliklerini iyice
idrak etme, anlayış.
tahaffuz:
kendini muhafaza etme,
koruma.
te’kit:
kuvvetlendirme, sağlamlaş-
tırma.
tehdit:
korkutma, gözdağı verme.
teyit:
doğrulama, doğru çıkarma,
destekleme.
umum:
bütün.
vech-i irtibat:
bağlılık yönü, ara-
daki ilişki bağı.
zahir:
açık, belli, meydanda.
zecir:
zorlama, mecbur etme.
İşaratü’l-İ’caz | 155 |
m
ünafıklar
B
ahSi
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
bilahare:
sonra, sonradan,
sonraları.
cihet:
yön.
dava:
takip edilen fikir, iddia.
deva:
ilâç, çare, tedbir.
ebna-i cins:
kendi cinsinden
olanlar.
evvel:
önce.
felâket:
musibet, büyük dert,
belâ.
fenâ:
çirkin, kötü.
fesat:
bozukluk, karışıklık, ni-
fak.
gayr-i mezkûr:
zikredilme-
yen.
hakikî:
gerçek.
hakk-ı itiraz:
itiraz etme hak-
kı.
hâsıl:
meydana gelme, ortaya
çıkma.
ıslah:
iyi duruma getirme, iyi-
leştirme, düzeltme.
ihtiva:
içine alma, kapsama.
ilân:
yayma, duyurma, bildir-
me.
ilzam:
susturma, cevap vere-
mez hâle getirme.
istihdam:
bir hizmette kullan-
ma, çalıştırma.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile
anlatma.
kahır:
zorlama, zorla bir iş
gördürme.
meslek:
tarz, davranış.
mezkûr:
zikredilen, adı geçen,
anılan.
misal:
benzer, örnek.
mukabele:
karşılık verme,
karşılama.
muzır:
zararlı, zarar veren.
müdafaa:
savunma, koruma.
nasihat:
öğüt; doğruya, iyiye,
güzele sevk etmek için yapı-
1...,145,146,147,148,149,150,151,152,153,154 156,157,158,159,160,161,162,163,164,165,...576
Powered by FlippingBook