Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 91

ile, en âmî, en münevverü’l-fikir gibi mütehassistir. Fikri
münevver olmasa da, kalbi münevverdir. Hissiyat güzel
olursa, efkâr da müstakim olur.
Ve h i m
“İçimizdeki gayrimüslimler bahane tutacaklar veya ür-
kecekler.”
İr ş a t
Bahane tutmak çocukluktur, ürkmek ise cehalettir. zi-
ra, gayrimüslimlerin saadeti vatanın selâmetiyledir. Ve
meşrutiyetin devamı ve ruhu ve nokta-i istinadı ve mür-
şidi, şeriat ve milliyetimiz olan İslâmiyet olduğundan,
gayrimüslimler, bu ittihattan ürkmek değil, takdis ve ün-
siyet etmek lâzımdır.
Ve h i m
“ecnebiler bundan tevahhuş etmek ihtimaldir.”
İr ş a t
Bu ihtimale ihtimal verenler tevahhuş ediyor! zira mer-
kez-i taassuplarında İslâmiyet’in ulviyetine dair konfe-
ranslarla takdis etmeleri, bu ihtimali reddeder. Feylesof-i
Şehîr Mister Carlyle, Amerika’dan yüksek bir seda ile, bü-
tün Avrupa’ya İslâmiyet’in kudsiyetini işittirmiş.
Hem de düşmanlarımız cehalet, zaruret ve ihtilâftır.
tabiî, Avrupa da bundan istifadeyle bizi istibdat-ı mane-
viyeleri altına aldılar. Bu ittihadımızla bu üç düşman-ı bî-
insafa –ve başta da ihtilâf olarak– hücum edeceğiz.
selâmet:
salimlik, eminlik, kurtu-
luş, korku ve endişeden uzak ol-
ma.
şeriat:
Allah tarafından peygam-
ber vasıtasıyla bildirilen, İlâhî emir
ve yasaklara dayanan hükümlerin
hepsi.
takdis:
yüceltme, mukaddes say-
ma, kudsî ve mübarek sayma.
tevahhuş:
korkarak uzak durma,
yakınlık hissetmeme, korkulu bir
şekilde emin olmayarak bakma.
ulviyet:
ulvîlik, yücelik, yükseklik.
ünsiyet:
alışkanlık, ülfet, dostluk.
vehim:
zan, şüphe, yanlış ve esas-
sız düşünce.
zaruret:
şiddetli ihtiyaç, fakirlik,
yoksulluk.
âmî:
bilgisiz, cahil.
cehalet:
bilmezlik, cahillik.
dair:
alâkalı, ilgili.
düşman-ı bîinsaf:
insafsız
düşman.
ecnebi:
yabancı.
efkâr:
düşünceler, fikirler, gö-
rüşler.
feylesof-i şehîr:
ünlü filozof.
gayrimüslim:
Müslüman ol-
mayan, İslâmiyeti kabul etme-
yen.
hissiyat:
hisler, duygular.
ihtilâf:
anlaşmazlık, fikir ayrılı-
ğı.
irşat:
doğru yolu gösterme,
gafletten uyandırma.
istibdad-ı maneviye:
manevî
baskı.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
ittihat:
birleşme, birlik oluş-
turma.
kudsiyet:
kutsallık, mukad-
deslik, azizlik.
merkez-i taassup:
bağnazlık
merkezi.
meşrutiyet:
bir hükümdarın
başkanlığı altındaki millet
meclisi ile idare edilen devlet
sistemi.
münevver:
nurlu, parlak; ay-
dın.
münevverü’l-fikir:
aydın fikir-
li.
mürşit:
irşat eden, doğru yolu
gösteren, rehber, kılavuz.
müstakim:
doğru.
mütehassis:
hislenen, duygu-
lanan.
nokta-i istinat:
dayanak nok-
tası, güvenme ve itimat nok-
tası.
saadet:
mutluluk.
seda:
ses.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 91 |
m
akalâT
1...,81,82,83,84,85,86,87,88,89,90 92,93,94,95,96,97,98,99,100,101,...790
Powered by FlippingBook