Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 82

Saniyen
: Hükûmet, hükûmet-i İslâmiye olduğundan,
İttihad-ı Muhammedînin kanunnamesi olan evamir ve
nevahî-i şer’iyeyi takip etmesi zarurîdir. Şayet etmezler-
se ikaz edilecektir. lâkin tagallüp ve kuvvetle icbar değil-
dir.
İhtar ediyorum ki: İttihad-ı Muhammedî dediğimiz ce-
miyet bazı zevattan ibaret bir cemiyet değildir ki, o efra-
dın tefrikiyle veya suistimaliyle leke gelsin. zira şemsin
küçük bir misaline ma’kes olan bir cam parçası kırılsa ve-
yahut göz yummakla nehar leyle tahvil edilse, bütün ay-
nalarda mütecelli olan ziya-i şems mürtefi olmadığı gibi,
buradaki resmî cemiyet teferrük etse ve hasbezzaman te-
beddüle uğrasa, yine şems-i hakikat-i ittihad-ı Muham-
medînin tecelliyatına sekte getiremez. zir ittihad-ı Mu-
hammedî hakikaten her mü’mini muhittir. lâkin bazı ze-
vat-ı ma’dude, nısf-ı küre-i arzda kurulmuş o cesim fab-
rika-i İslâmiyet’in çarklarını temizlemek ve harekâtını
tesri etmek için başkalarını davet ve istimdatla hademe
gibi hizmet ettirecektir ki, bunların en birincisi ulema ve
meşayih ve talebe ve hutebadırlar.
Sual:
Şimdiye kadar bu fikre neden teşebbüs olun-
madı?
Elcevap:
zaten istibdat herkesin şevkini kırıp, atale-
te sevk ediyordu. Şimdi ise, madem ki meşrutiyette
efkâr-ı amme hâkimdir; o efkârın eczası da her ferdin
fikr-i mahsusudur. Her fert de hareket etmek lâzımdır; tâ
cereyan-ı umumî muhtel olmasın. Binaenaleyh, yalnız
atalet:
tembellik.
binaenaleyh:
bundan dolayı, bu-
nun üzerine.
cemiyet:
topluluk, birlik.
cereyan-ı umumî:
genel akım.
cesim:
büyük, kocaman.
ecza:
cüzler, parçalar, kısımlar.
efkâr:
düşünceler, fikirler, görüş-
ler.
efkâr-ı amme:
genelin, umumun
düşünceleri, kamuoyu.
efrat:
fertler.
elcevap:
cevap olarak.
evamir ve nevahî-i şer’iye:
şeria-
tın emrettiği ve yasakladığı şeyler.
fabrika-i islâmiyet:
İslâmiyet fab-
rikası.
fikr-i mahsus:
özel, has, kişisel fi-
kir, bir kimsenin kendisine ait olan
fikir.
hademe:
hizmetçi.
hakikaten:
hakikat olarak, doğru-
su, gerçekten.
harekât:
hareketler, davranışlar;
tutumlar.
hasbezzaman:
zamanın cilvesi,
zamanın gereği.
huteba:
hutbe okuyanlar, hatipler.
hükümet-i islâmiye:
İslâm hükü-
meti.
ibaret:
meydana gelen, oluşan.
icbar:
zorlama, zorla ve isteği dı-
şında yaptırma.
ihtar:
dikkat çekme, hatırlatma,
uyarı.
istibdat:
baskı, baskıcı yönetim,
kendi başına ve hiç bir nizama ve
kanuna bağlı olmadan yönetme,
keyfî idare sistemi.
istimdat:
medet dileme, imdat is-
teme, yardıma çağırma.
ittihad-ı muhammedî:
Süheyl Pa-
şa, Mehmed Sadık, Ferik Rıza Paşa,
Derviş Vahdeti ve arkadaşları tara-
fından İstanbul’da 5 Nisan 1909 ta-
rihinde kurulan bir cemiyet..
kanunname:
kanun kitabı.
leyl:
gece.
ma’kes:
ayna.
meşayih:
şeyhler, pirler.
meşrutiyet:
bir hükümdarın baş-
kanlığı altındaki millet meclisi ile
idare edilen devlet sistemi.
misal:
örnek.
muhit:
ihata eden, kuşatıcı.
muhtel:
bozulmuş, karışık.
mürtefi:
yükselmiş.
mütecelli:
tecelli eden, parla-
yan.
nehar:
gündüz.
nısf-ı küre-i arz:
yeryüzünün
yarısı.
saniyen:
ikinci olarak.
sekte:
durma, kesilme.
sual:
soru.
suistimal:
bir şeyi kötüye kul-
lanma.
şems:
güneş.
şems-i hakikat-i ittihad-ı
muhammedÎ:
İttihad-ı Mu-
hammedî hakikatinin güneşi.
şevk:
şiddetli arzu, aşırı istek
ve heves.
tagallüp:
zorbalık, zorla hü-
küm sürme.
tahvil:
bir hâlden başka bir
hale getirme, değiştirme, dö-
nüştürme.
talebe:
öğrenci.
tebeddül:
başkalaşma, değiş-
me.
tecelliyat:
tecelliler, görüntü-
ler.
teferruk:
dağılma, ayrılma.
tefrik:
birbirinden ayırma, ayrı
tutma.
tesri:
hızlandırma, sür’at ver-
me, çabuklaştırma.
teşebbüs:
girişim, bir işi yap-
mak için harekete geçme.
ulema:
âlimler, bilginler.
zarurî:
zorunlu.
zevat:
zatlar, şahıslar.
zevat-ı ma’dude:
sayılı zevat,
sayılı kimseler.
ziya-i şems:
güneş ışığı.
m
akalâT
| 82 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1...,72,73,74,75,76,77,78,79,80,81 83,84,85,86,87,88,89,90,91,92,...790
Powered by FlippingBook