Salisen
: Bazı sefih ve lâubalîler, hür yaşamak isteme-
diklerinden, nefs-i emmarenin esaret-i rezilesi altına gir-
mek istiyorlar.
elhâsıl
: Şeriat dairesinden hariç olan hürriyet, ya is-
tibdat veya esaret-i nefis veya canavarcasına hayvanlıktır
veya vahşettir. Böyle lâubalîler ve zındıklar iyi bilsinler ki,
dinsizlikle ve sefahatle sahib-i vicdan hiçbir ecnebiye
kendilerini sevdiremezler ve benzetemezler. zira, mes-
leksiz ve sefih, sevilmez. Ve bir kadına yakışır istihsan et-
tiği libası erkek giyse, maskara olur.
YEDİNCİ VEHİM:
ittihad-ı islâm cemaati,
(1)
sair cemiyet-i diniye ile şak-
ku’l-âsâdır; rekabet ve münaferatı intaç eder.
Elcevap:
evvelâ, umur-i uhreviyede haset ve müza-
hemet ve münakaşa olmadığından, bu cemiyetlerden
hangisi münakaşaya, rekabete kalkışsa, ibadette riya ve
nifak etmiş gibidir.
Saniyen
: Muhabbet-i din saikasıyla teşekkül eden ce-
maatlerin iki şart ile umumunu tebrik ve onlarla ittihat
ederiz.
BİRİNCİ şaRT:
Hürriyet-i şer’iyeyi ve asayişi muhafaza
etmektir.
İKİNCİ şaRT:
Muhabbet üzerinde hareket etmek, başka
cemiyete leke sürmekle kendisine kıymet vermeye çalış-
mamak. Birinde hata bulunsa, müfti-i ümmet olan cemi-
yet-i ulemaya havale etmektir.
âlî:
yüce, yüksek, ulu.
asayiş:
emniyet, kanun ve nizam
hakîmiyetin sağlanması.
cemaat:
bir mezhebe veya bir
gruba bağlı olanların oluşturduğu
topluluk.
cemiyet-i diniye:
dinî cemiyet.
cemiyet-i ulema:
âlimler toplulu-
ğu.
ecnebi:
yabancı.
elcevap:
cevap olarak.
esaret-i nefis:
nefsin esiri olma.
esaret-i rezile:
rezil bir şekilde esir
olma.
evvelâ:
birinci olarak, her şeyden
önce, ilk olarak.
garaz:
kötü kasıt, düşmanca niyet,
kin.
Hâk:
doğruluk, gerçek, hakikat; Al-
lah.
hariç:
dışarı.
haset:
kıskançlık, çekememezlik.
hedef-i maksat:
asıl varılmak iste-
nen hedef.
hürriyet-i şer’iye:
dine uygun
olan hürriyet.
i’lâ-i kelimetullah:
Allah’ın ismini,
davasını yüceltmek, yaymak.
intaç:
netice verme, sonuçlandır-
ma.
istibdat:
baskı, baskıcı yönetim,
kendi başına ve hiç bir nizama ve
kanuna bağlı olmadan yönetme,
keyfî idare sistemi.
istihsan:
güzel bulma, beğenme.
ittihad-ı islâm:
İslâm birliği, Panis-
lâmizm.
ittihat:
birleşme, birlik oluşturma.
kıymet:
değer.
libas:
elbise.
maskara:
herkesi kendine güldü-
ren, soytarı.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sistem.
muhabbet:
sevgi, sevme.
muhabbet-i din:
din sevgisi.
muhafaza:
koruma.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
müfti-i ümmet:
ümmetin müftü-
sü.
münaferat:
nefret etmeler, so-
ğukluklar.
münakaşa:
tartışma.
müzahemet:
birbirine zahmet
verme, itişip didişme.
nefs-i emmare:
insana kötü ve
günah işlerin yapılmasını emreden
nefis.
nifak:
ikiyüzlülük; bozgunculuk.
riya:
özü sözü bir olmamak, inan-
dığı gibi hareket etmeyiş, iki yüz-
lülük.
sahib-i vicdan:
vicdan sahibi.
saika:
sevk eden, sürükleyen,
sebep olan.
sair:
diğer, başka, öteki.
salisen:
üçüncü olarak.
saniyen:
ikinci olarak.
sefahat:
yasak şeylere, zevk
ve eğlenceye aşırı derecede
düşkünlük.
sefih:
gösterişe, zevk ve eğ-
lenceye aşırı düşkün; faydayı
zararı ayırdetme yeteneğin-
den mahrum; beyinsiz, akılsız.
şakku’l-asâ:
asayişin, güvenli-
ğin parçalanması.
şeriat:
Allah tarafından pey-
gamber vasıtasıyla bildirilen,
İlâhî emir ve yasaklara daya-
nan hükümlerin hepsi.
teşekkül:
kurulma, oluşma,
şekillenme.
umum:
bütün.
umur-i uhreviye:
ahirete ait
işler.
vahşet:
yabanî ve vahşî olan
şey, medeniyetin zıddı.
vasıta:
aracı.
vehim:
zan, şüphe, yanlış ve
esassız düşünce.
zındık:
Allah’ı inkâr eden,
imansız.
1.
Volkan’da “Bu cemiyet” olarak geçer.
m
akalâT
| 74 |
Eski said dönEmi EsErlEri