İttihad-ı İslâm olan İttihad-ı Muhammedî (aleyhissalâtü
vesselâm) dediğimiz vakit, umum mü’minlerin mabey-
ninde bilkuvve veya bilfiil sabit olan ittihat murattır. Yok-
sa, İstanbul ve Anadolu’daki cemaat murat değildir. Am-
ma bir katre su da, sudur. Bu ünvandan tahsis çıkmaz.
tarif-i hakikîsi şöyledir:
esas temeli, şarktan garba, cenuptan şimale mümtet
ve merkezi Haremeyn-i Şerifeyn ve cihet-i vahdeti tev-
hid-i İlâhî, peyman ve yemini iman, nizamnamesi sün-
net-i Ahmediye (aleyhissalâtü vesselâm), kanunnamesi
evamir ve nevahî-i şer’iye, kulüp ve encümenleri umum
medaris, mesacid ve zevaya; o cemaatin ilelebet ve mu-
hallet naşir-i efkârı umum kütüb-i İslâmiye ve her vakit
naşir-i efkârı başta kur’ân ve tefsirleri ve bu zamanda bir
tefsiri risale-i nur ve ilâ-i kelimetullahı hedef ve maksat
eden umum dinî ve müstakim ceraiddir. Müntesibîni,
umum mü’minlerdir.
(1)
reisi de Fahr-i Âlemdir (aleyhis-
salâtü vesselâm).
Şimdi istediğimiz nokta, mü’minlerin teveccühleri ve
teyakkuzlarıdır. teveccüh-i umumînin tesiri inkâr edil-
mez. İttihadın hedefi ve maksadı ilâ-i kelimetullah ve
mesleği de kendi nefsiyle cihad-ı ekber ve başkalarını ir-
şattır. Bu mübarek heyetin yüzde doksan dokuz himme-
ti, siyaset değildir, siyasetin gayrı olan hüsn-i ahlâk ve is-
tikamet vesaire gibi makasıd-ı meşruaya masruftur. zira,
bu vazifeye müteveccih olan cemiyetler pek az, kıymet
ve ehemmiyeti ise pek çoktur. Ancak yüzde biri, siyasiy-
yunu irşat tarikıyla siyasete taallûk edecektir. kılıçları,
bilfiil:
fiil hâlinde, yaparak.
bilkuvve:
potansiyel hâlde, dü-
şünce hâlinde.
cemaat:
topluluk.
cemiyet:
topluluk, birlik.
cenup:
güney, güneyde yer alan
bölgeler.
ceraid:
gazeteler.
cihad-ı ekber:
en büyük cihad,
nefis ile mücadele.
cihet-i vahdet:
birlik yönü.
encümen:
meclis, komisyon.
evamir ve nevahî-i şer’iye:
şeria-
tın emrettiği ve yasakladığı şeyler.
Fahr-i Âlem:
âlemin övüncü, âle-
min kendisiyle övündüğü Pey-
gamberimiz (
ASM
).
garp:
batı, batıda kalan bölgeler.
gayr:
ayrı, başka.
Haremeyn-i Şerifeyn:
iki mukad-
des şehir, Mekke-i Mükerreme ve
Medine-i Münevvere.
heyet:
kurul, topluluk.
himmet:
çalışma, çabalama, gay-
ret gösterme.
hüsn-i ahlâk:
güzel ahlâk, ahlâk
güzelliği.
i’lâ-i kelimetullah:
Allah’ın ismini,
davasını yüceltmek, yaymak.
ilelebet:
ebede kadar, sonsuza
değin.
irşat:
doğru yolu gösterme, gaflet-
ten uyandırma.
istikamet:
doğruluk; inanç, düşün-
ce, niyet, tutum ve davranışta Al-
lah’ın rızasına uygun olarak doğru
yol üzere olma.
ittihad-ı islâm:
İslâm birliği, Panis-
lâmizm.
ittihad-ı muhammedî:
Süheyl Pa-
şa, Mehmed Sadık, Ferik Rıza Paşa,
Derviş Vahdeti ve arkadaşları tara-
fından İstanbul’da 5 Nisan 1909 ta-
rihinde kurulan bir cemiyet.
ittihat:
birleşme, birlik oluşturma.
kanunname:
kanun kitabı.
katre:
damla.
kütüb-i islâmiye:
İslâm dini ile il-
gili kitaplar.
mabeyn:
ara.
makasıd-ı meşrua:
meşru mak-
satlar.
maksat:
gaye.
masruf:
sarf olunmuş, harcanılmış
olan.
medaris:
medreseler.
mesacid:
mescitler, camiler.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sistem.
muhallet:
daimî, sürekli, ebedî
olan.
murat:
maksat, meram.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
mümtet:
uzayan, sürüp giden.
müntesibîn:
intisap edenler, bağlı
olanlar.
müstakim:
istikametli, doğru.
müteveccih:
bir cihete dönen,
yönelen.
naşir-i efkâr:
düşünceleri, fi-
kirleri yayan, neşreden.
nizamname:
tüzük metni.
peyman:
yemin, and.
reis:
başkan.
sabit:
ispat edilmiş, ispatlan-
mış.
siyasiyyun:
siyasetçiler.
sünnet-i ahmediye:
Hz. Mu-
hammed’in (
ASM
) sünneti, hâl,
söz, tavır ve tasdikleri.
şark:
doğu, doğu bölgeleri.
şimal:
kuzey, kuzey bölgesi.
taallûk:
alâkalı, münasebetli
olma.
tahsis:
bir şeyi bir kimseye ve-
ya bir yere ayırma.
tarif-i hakikî:
gerçek tarif.
tarik:
yol, meslek, seçilen tarz.
tefsir:
açıklama, izah.
teveccüh:
yönelme, ilgi.
teveccüh-i umumî:
umumun
alâkası, teveccühü.
tevhid-i ilâhî:
Allah’ın birliğine
iman ve Ondan başka ilâh ol-
madığını tasdik etme.
teyakkuz:
göz açıklığı, uyanık-
lık, uyanık bulunma.
ünvan:
san, ad, şöhret.
vesaire:
ve başkaları, bunun
gibileri.
zevâyâ:
zaviyeler.
1.
Volkan’da “kalû belâdan beri müntesiptirler” ifadesi de yer alır.
m
akalâT
| 70 |
Eski said dönEmi EsErlEri