noktaların yerini tutmakla, hem o noktaları istihsal, hem
de netice-i matlûp olan adalet ve terakkiyi intaç edebilir.
düvel-i ecnebiyenin adaleti bunu ispat eder.
o dedi: “nasıl yapacağım?”
dedim: “İstibdat kalb-i memalik olan İstanbul’da kan
bırakmadığından, hüsn-i niyeti gösterir bir şefkatle meş-
rutiyeti kansız kabul ettiğin gibi, menfur olmuş Yıldız’ı
mahbub-i kulûb etmek için, eski zebaniler yerine melâi-
ke-i rahmet gibi muhakkikîn-i ulemayı doldurmak ve Yıl-
dız’ı dârülfünun gibi etmek ve ulûm-i İslâmiyeyi ihya et-
mek ve Meşihat-ı İslâmiyeyi ve hilâfeti mevki-i hakikîsine
is’ad etmek ve milletin kalb hastalığı olan zaaf-ı diyanet
ve baş hastalığı olan cehaleti servet ve iktidarınla tedavi
etmekle Yıldız’ı süreyya kadar âlâ et; tâ Hanedan-ı os-
manî ol burc-i hilâfette pertevnisar-ı adalet olabilsin.
Hem de, havaic-i zaruriyeye iktisat et; tâ alışılmış olan is-
rafata iktidarı olmayan bîçare millet de iktida etsin. Ma-
dem ki imamsın!..
Birden rüyadan uyandım. gördüm ki, asıl bu âlem-i
yakaza rüyadır; asıl uyanmak ve hakikat, o rüya imiş.
Sekizinci Madde
İleride tavaif-i mülûk temelleri hükmünde olan anasır-ı
muhtelife kulüplerinin ittihadının temeli ve nokta-i istina-
dımızın esası olan İttihad-ı Muhammedîden anasır-ı gay-
rimüslime tevahhuş etmesinler. zira mesleğimiz sırf ah-
lâkî ve dinî olduğundan, onlara faide-i azîmeden başka
kadaşları tarafından İstanbul’da 5
Nisan 1909 tarihinde kurulan bir
cemiyet.
ittihat:
birleşme, birlik oluşturma.
kalb-i memalik:
memleketlerin
kalbi, merkezi.
kulûb:
kalbler, gönüller.
mahbub-i kulûb:
kalblerin sevgili-
si.
melâike-i rahmet:
rahmet melek-
leri.
menfur:
kendisinden nefret edi-
len, sevilmeyen.
meşihat-ı islâmiye:
İslâmî işlerin
ilmî meseleleri ile uğraşan devlet
dairesi, şeyhülislâmlık makamı.
meşrutiyet:
bir hükümdarın baş-
kanlığı altındaki millet meclisi ile
idare edilen devlet sistemi.
mevki-i hakikî:
gerçek mevki,
yer.
muhakkikîn-i ulema:
hakikati
araştırıp bulan âlimler.
netice-i matlûp:
istenilen sonuç.
nokta-i istinat:
dayanak noktası,
güvenme ve itimat noktası.
pertevnisar-ı adalet:
etrafa ada-
let nurunu saçan.
süreyya:
Ülker yıldızı.
tavaif-i mülûk:
küçük devletler,
beylikler.
terakki:
yükselme, ilerleme.
tevahhuş:
korkulu bir şekilde
emin olmayarak bakma.
ulûm-i islâmiye:
İslâmî ilimler.
zaaf-ı diyanet:
dindarlıktaki zayıf-
lık, eksiklik.
zebani:
Cehennemlikleri Cehenne-
me atmakla vazifeli melekler.
âlâ:
yüce, yüksek, büyük.
âlem-i yakaza:
yakaza âlemi,
uyanıklık âlemi.
anasır-ı gayrimüslime:
Müs-
lüman olmayan unsurlar, Müs-
lüman olmayan milletler, top-
luluklar.
anasır-ı muhtelife:
çeşitli mil-
letler.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
burc-i hilâfet:
halifelik burcu.
cehalet:
cahillik.
dârülfünun:
üniversite.
düvel-i ecnebiye:
yabancı
devletler.
faide-i azîme:
büyük yarar.
hakikat:
gerçek.
hanedan-ı Osmanî:
Osmanlı
hanedanı.
havaic-i zaruriye:
gerekli ihti-
yaçlar, giderilmesi lüzumlu
olan ihtiyaçlar.
hilâfet:
halifelik, İslâm devlet
reisliği.
hüsn-i niyet:
iyi niyet, temiz
kalblilik.
ihya:
canlandırma, hayat ver-
me.
iktida:
tâbi olma, uyma.
iktidar:
güç, idareyi elinde bu-
lundurma.
intaç:
netice verme, sonuçlan-
dırma.
is’ad:
çıkarma, yükseltme.
israfat:
israflar, lüzumsuz yere
harcamalar.
istibdat:
baskı, baskıcı yöne-
tim, kendi başına ve hiç bir ni-
zama ve kanuna bağlı olma-
dan yönetme, keyfî idare sis-
temi.
istihsal:
elde etme.
ittihad-ı muhammedî:
Süheyl
Paşa, Mehmed Sadık, Ferik Rı-
za Paşa, Derviş Vahdeti ve ar-
Eski said dönEmi EsErlEri
| 63 |
m
akalâT