berahin-i kat’iyedir. Meşrepleri de muhabbet olduğu gi-
bi, beynelmü’minîn uhuvvet çekirdeğinde mündemiç
olan muhabbete Şecere-i tuba gibi neşvünema vermek-
tir. (üçüncü ve dördüncü Vehimler okunamadı.)
(1)
ÜÇÜNCÜ VEHİM:
Bu cemiyetin, tefrikadan ve başkalarına tevlid-i yeis-
ten başka ne faydası var?
Elcevap:
Bu, tefrik değil, tevhiddir; yeis değil, ümit
verir. o hakikat-i uzma ki, nısf-ı küre-i arzda meknuz-i
uruk-i zehep gibi bir köşesini keşif ile tecelli etmiş yeni bir
şuledir. Bahr-i Umman bir testide sığışmadığı gibi, İttihad-
ı Muhammedî de Volkan idarehanesinde veya İstanbul’da
sıkışıp kalmayacaktır. Belki şimdiki kuvveden fiile çıkmış
bir parça İttihad-ı Muhammedî (
AsM
), kar’ulasa gibi ikaz-
dan ibarettir. Hem de o derece uzun ve müteselsil ve me-
rakiz-i İslâmiyeyi birbirine rapteden silsile-i nuranîyi
ihtizaza getirmekle, onunla merbut umum mü’minleri, ilâ-
i kelimetullahın bu zamanda en büyük vasıtası olan mad-
deten ve manen terakkiyata bir şevk ve amir-i vicdanî ile
sevk etmektir. zira, istibdat ve tahakkümden tahallûs, ha-
hiş ve şevk-i vicdanî ile sevk olur. Hâlbuki, binde bir tane
münevverü’l-fikirdir; vicdanen mütehassis oluyor. Hiss-i
din ile olsa, ehass-ı havas ve en âmî, hiss-i din ile müte-
saviyyen tarik-ı terakkide münevverü’l-fikir gibidirler.
Hem de tenvir-i fikre sebep olan marifet-i âmm veya me-
deniyet-i tam bizde olmadığı için, nure’n-nur olan din-i İs-
lâm’ı menar etmeliyiz. tâ aheng-i terakki muhtel olmasın.
mak.
ibaret:
meydana gelen, oluşan.
idarehane:
idare yeri, bir işi yöne-
tenlerin bulunduğu yapı.
ihtizaz:
titreme, hareket.
istibdat:
kendi başına ve hiç bir ni-
zama ve kanuna bağlı olmadan
yönetme, keyfî idare sistemi.
ittihad-ı muhammedî:
Süheyl Pa-
şa, Mehmed Sadık, Ferik Rıza Paşa,
Derviş Vahdeti ve arkadaşları tara-
fından İstanbul’da 5 Nisan 1909 ta-
rihinde kurulan bir cemiyet.
kuvve:
kuvvet, güç.
manen:
ruhen ve moral bakımın-
dan.
marifet-i âmm:
kuşatıcı bilgi.
medeniyet-i tam:
her yönüyle
tammedeniyet.
meknuz-i uruk-i zehep:
gizli altın
damarları.
menar:
yol gösteren.
merakiz-i islâmiye:
İslâmî mer-
kezler.
merbut:
bağlı, raptedilmiş.
meşrep:
gidiş, hareket tarzı, tavır,
tutum, meslek.
muhtel:
bozuk, bozulmuş.
mündemiç:
giren, nüfuz eden, ka-
rışan.
münevverü’l-fikir:
aydın fikirli.
mütehassis:
hisli, duygulu.
mütesaviyyen:
eşit olarak.
müteselsil:
teselsül eden, birbiri-
nin ardı sıra, zincirleme giden.
neşvünemâ:
yayılıp genişleme,
büyüyüp gelişme.
nısf-ı küre-i arz:
yeryüzünün yarı-
sı.
nure’n-nur:
nurun nuru.
rapt:
bağlama.
silsile-i nuranî:
nurlu silsile.
Şecere-i Tuba:
cennetteki Tuba
Ağacı.
şevk:
şiddetli arzu, aşırı istek ve
heves.
şevk-i vicdanî:
vicdandan gelen
istek, arzu.
şule:
parıltı, ışıltı; alev, ateş.
tahakküm:
zorla hükmetme.
tahallûs:
halâs olma, kurtulma.
tarik-ı terakki:
ilerleme yolu.
tecelli:
görünme, açılıp belirme.
tefrik:
birbirinden ayırma, ayrı tut-
ma.
tefrika:
ayrılık, bölünme.
tenvir-i fikir:
fikir aydınlığı.
terakkiyat:
ilerlemeler, gelişme-
ler, yükselişler.
tevhid:
birleştirme.
tevlid-i yeis:
ümitsizlik doğurma.
uhuvvet:
kardeşlik.
vehim:
zan, şüphe, yanlış ve esas-
sız düşünce.
vicdanen:
vicdanca.
yeis:
ümitsizlik.
aheng-i terakki:
ilerlemenin
ahengi, ilerlemedeki uyum ve
düzen.
âmî:
bilgisiz, cahil.
amir-i vicdanî:
vicdana ait
emredici.
Bahr-i Umman:
Hind Okyanu-
su.
berahin-i kat’iye:
kesin delil-
ler, kat’î bürhanlar.
beynelmü’minîn:
mü’minler
arasında.
cemiyet:
topluluk, birlik.
din-i islâm:
İslâm dini.
ehass-ı havas:
seçkinlerin en
seçkini, ileri gelenlerin en ba-
şındaki.
hâhiş:
istek, arzu, isteyiş.
hakikat-i uzma:
en büyük ha-
kikat, gerçek.
haşiye:
dipnot.
hiss-i din:
din duygusu.
i’lâ-i kelimetullah:
Allah’ın is-
mini, davasını yüceltmek, yay-
1.
1951’de basılan Hutbe-iŞamiye’nin Osmanlıca teksir nüshasında bu ifadelerden sonra Be-
şinci Vehim yer almış, sondaki Dokuzuncu Vehim de derç edilmemiştir. Makalenin sonun-
daki sual de asıl makalede yer almamakla birlikte mevzua münasebeti sebebiyle bizzat
Üstadımız tarafından buraya derç edilmiştir. Hem ehemmiyeti hem de faydası olacağı mü-
nasebetiyle bizler de bu üç vehmi burada derç ediyoruz.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 71 |
m
akalâT