İr ş a t
Bizi de onlar, “dinsiz ve anarşist” demeye mecbur
ederler. Bunlara deriz: Meşrutiyeti safsata ve hile ile mu-
hafaza edemediniz, belki muallâk bıraktınız. Bizim mak-
sadımız, meşrutiyeti şeriat kuvvetiyle muhafaza ve kök-
leştirmektir. zerre kadar insafları olsa idi, onların o fev-
zavî mesleğinde olmayan her adama “mürteci” demez-
lerdi. zira mesleklerinden irticaa kadar çok meratip ve
menazil vardır. “londra’da olmayan elbette Çin’dedir.
Cerbezeli ve safsatalı olmayan elbette ebleh ve gabidir”
diyenlerin hezeyanları gibi hezeyan ediyor. Çünkü lond-
ra, Çin’de değil, fakat İstanbul ve Haremeyn’dedir. Cer-
bezeli olmayan ebleh değil, belki sahib-i hikmettir. Anar-
şist ve farmason olmayan mürteci değil, belki Şeriat-ı
garrayı takip ediyor.
Ve h i m
“sen selânik’te İttihat ve terakki ile ittifak etmiştin,
neden ayrıldın?”
İr ş a t
Ben ayrılmadım, onların bazıları ayrıldılar. niyazi Bey,
enver Bey gibi adamlarla şimdi de müttefikim; lâkin ba-
zıları bizden ayrıldılar, bataklık yoluna saptılar. Hamiyet-
lerinde şüphem yoktur, fakat mukabillerinde garaz his-
settiler; onlar da tabiî garaza ittiba ettiler. Şimdi İttihad-ı
Muhammedî ünvanı altına girmek ve ahalinin tenvir-i ef-
kârına hizmet etmek için, şeriat onları davet eder. Fikir-
ce bir çok ehl-i hamiyet inkılâbımızı kanlı zannetiğinden,
sistemi.
muallâk:
bir yere dayanmadan
havada, boşta, boşlukta duran.
muhafaza:
koruma.
mukabil:
karşı.
mürteci:
gerilik, geriye dönme ta-
raflısı, eski düzeni savunan, gerici.
müttefik:
ittifak eden, birleşen.
safsata:
boş, temelsiz, asılsız söz.
sahib-i hikmet:
hikmet sahibi.
şeriat:
Allah tarafından peygam-
ber vasıtasıyla bildirilen, İlâhî emir
ve yasaklara dayanan hükümlerin
hepsi.
Şeriat-ı Garra:
parlak ve nurlu şe-
riat; İslâm dini.
tenvir-i efkar:
düşüncelerin ay-
dınlanması.
ünvan:
san, ad.
vehim:
zan, şüphe, yanlış ve esas-
sız düşünce.
zerre:
pek ufak parça.
ahali:
halk.
cerbeze:
haksız, aldatıcı söz-
lerle karşı tarafı iknaa çalış-
mak, demagoji.
ebleh:
ahmak, budala.
ehl-i hamiyet:
hamiyetli ve
onurlu olanlar.
farmason:
mason.
fevzavî:
anarşist, hiç bir din ve
nizam tanımayan.
gabi:
anlayışsızlık, ahmaklık.
garaz:
kötü kasıt, düşmanca
niyet, kin.
hamiyet:
gayret.
Haremeyn:
iki mukaddes şe-
hir, Mekke-i Mükerreme ve
Medine-i Münevvere.
hezeyan:
saçmalama, herze.
inkılâp:
değişme, dönüşüm,
köklü değişme.
irşat:
doğru yolu gösterme,
gafletten uyandırma.
irtica:
gericilik, geriye dönme,
eskiyi isteme.
ittiba:
tabi olma, uyma, itaat
etme.
ittifak:
birleşme, birlik oluştur-
ma.
ittihad-ı muhammedî:
Süheyl
Paşa, Mehmed Sadık, Ferik Rı-
za Paşa, Derviş Vahdeti ve ar-
kadaşları tarafından İstan-
bul’da 5 Nisan 1909 tarihinde
kurulan bir cemiyet.
ittihat ve Terakki:
İkinci Meş-
rutiyetin ilânından sonra ikti-
darı ele geçiren parti.
menazil:
menziller, duraklar.
meratip:
mertebeler, basa-
maklar.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sis-
tem.
meşrutiyet:
bir hükümdarın
başkanlığı altındaki millet
meclisi ile idare edilen devlet
Eski said dönEmi EsErlEri
| 97 |
m
akalâT