bir olmadığından, fırkalarda husumet, taassup ve taraf-
tarlık intaç eder.
(1)
tabiî, o kuvveti istimal ile siyasete ka-
rışacak ve umumî idarede herkesçe lezzetli olan tahakkü-
matı yapacak sahib-i ağraza müsait bir zemin olur. Bina-
enaleyh, bizdeki fırkaların şimdiki hâl ile devamı gayet
muzırdır. lâkin, bir şirkette veya münevverü’l-fikir ve bî-
taraf mabeyninde tenkidat-ı siyasetten veya ehl-i ilim
mabeyninde nasihat ve irşattan menfaat olabilir. Şimdi
hükûmet-i meşruamız asıl büyük cemiyettir.
Bediüzzaman Said Nursî
* * *
20
17, 20 Nisan 1909
Seda-i Vicdan
(2)
4 Nisan 1325, Mizan, Sayı: 129; 7 Nisan
1325, Volkan, Sayı: 110.
“
ittihad-ı muhammedî
(
AsM
)” istilâ etti. Ve umumun
hakkıdır; tahsis kabul etmez. Bu isim şakayı kabul etmez.
o cevher-i azîmin cüz’î bir tecellisiyle seyyale-i berkiye
gibi bütün İslâm’ı ihtizaza ve âlemi zelzeleye getirdi. ta-
biat-ı istidad-ı âlem şimdi tamamen tecellisine tahammül
edemez; tedriç lâzımdır. Şimdi bu cevher-i âlîyi mukad-
des bir yere hıfzetmeliyiz. Bunun bir mukaddimesi olarak,
mahsus fırkalar “hadim-i şeriat” ünvanını taşıyabilirler.
İttihad-ı İslâm Cemiyeti
azasından
Bediüzzaman Said Nursî
* * *
âlem:
dünya.
binaenaleyh:
bundan dolayı, bu-
nun üzerine.
bîtaraf:
tarafsız.
cemiyet:
topluluk, birlik.
cevher-i âlî:
cevher-i azîm:
cüz’î:
ehl-i ilim:
ilim sahipleri, ilim
adamları.
fırka:
topluluk, grup, cemaat.
gayet:
hadim-i şeriat:
hak:
hâl:
heyet:
kurul, topluluk.
hıfzetme:
husumet:
düşmanlık.
hükûmet-i meşrua:
meşru hükü-
met.
hükümet-i meşruta-i meşrua:
şeriat dairesinde yönetilen meşru-
tiyet idaresi.
ihtar-ı mühim:
önemli hatırlatma,
ikaz.
ihtizaz:
intaç etme:
netice verme, sonuç-
landırma.
irşat:
doğru yolu gösterme, gaflet-
ten uyandırma.
istilâ etmek:
istimal:
kullanma.
İttihad-ı Muhammedî:
İttihad-ı İslâm Cemiyeti:
lâkin:
mabeyn:
ara.
mahsus:
mukaddes:
mukaddime:
muzır:
zararlı, zarar veren.
münevverü’l-fikir:
aydın fikirli.
neşir:
kitap basma, çıkarma; her-
kese duyurma, yayma.
sahib-i ağraz:
kasıtlı kimseler.
seda-i vicdan:
vicdanın sesi.
seviye-i irfan:
kültür düzeyi.
seyyale-i berkiye:
taassup:
bir şeye veya kimse-
ye körü körüne aşırı bağlılık.
tabiat-ı istidad-ı âlem:
tabiî:
tahakkümat:
tahakkümler,
zorbalıklar, hükmetmeler.
tahammül:
tahsis:
birine ait kılma, hususi-
lik verme..
tayy:
atlamak, üzerinden geç-
mek.
tecelli:
tedriç:
tekraren:
defalarca, tekrarla-
narak.
tenkidat-ı siyaset:
siyaseti
tenkit etmeler, eleştirmeler.
umum:
herkes.
umumî:
genel.
ünvan:
san, ad, şöhret.
zabitan:
zabitler, subaylar.
zelzele:
zemin:
yer.
1.
Volkan’da “Hem de avam-cahil fırkaya dâhil olduğu hâlde bir maddî kuvveti intaç eder.”
cümlesi de bulunmaktadır.
2.
Osmanlıca teksir nüshadan buraya aldığımız bu parçanın aynı manaları için İkiMekteb-iMu-
sibetŞahadetnamesiveyaDivan-ıHarb-iÖrfî eserinin Onuncu Cinayetine bakılabilir.
m
akalâT
| 104 |
Eski said dönEmi EsErlEri