Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 99

cüz’î ağrazların karışmasıyla tecellilerine mâni oluyorsu-
nuz. Bir mazarrat-ı cüz’î için menfaat-i umumiye-i âlem
ihmal olunmaz.
Ve h i m
(1)
“sen imzanı ‘Bediüzzaman’ yazıyorsun. lâkap methi
ima eder?”
İr ş a t
Medih için değildir, kusurlarımın sened-i özrünü ve
mazeretimi bu ünvan ile ibraz ediyorum. zira, bedî garip
demektir. Benim ahlâkım suretim gibi, üslûb-i beyanım
elbisem gibi gariptir, muhaliftir. görenekle revaçta olan
muhakemat ve esalibi, benim üslûp ve muhakematıma
mikyas ve mihenk itibar yapmamayı bu ünvanın lisan-ı
hâliyle rica ediyorum. Hem de muradım: Bedî acip de-
mektir.
p
¿ƒo
«o
Y ?/
a l
Ö«/
én
Y /q
Ên
Én
c
@
m
án
Ñ«/
én
Y pq
? o
c
n
ó°n
ün
b i/
ôr
ªo
©n
d s
?n
dp
G
(2)
p
Öp
FÉn
én
©r
dG
Masadak oldum. Bir misali budur: Bir senedir
İstanbul’a geldim, yüz senenin inkılâbatını gördüm.
(3)
i'
óo
¡dr
G n
™n
Ñs
JG p
øn
e '
¤n
Y o
?n
Ó°s
ùdGn
h
. Cemî mü’minlerin lisanıyla in-
sanların adedi kadar deriz:
Yaşasın Şeriat-ı Ahmedî (
AsM
)!
Bediüzzaman Said Nursî
* * *
mâsadak:
doğrulayıcı, tasdik et-
mek.
mazarrat-ı cüz’î:
küçük zararlar.
medih:
övmek.
menfaat-i umumiye-i âlem:
âle-
min genel faydası.
mihenk:
ölçü, iyiyi kötüden ayı-
ran.
mikyas:
ölçü aleti, ölçek.
misal:
örnek, numune.
muhakemat:
muhakemeler, fikir
yürütmeler.
muhalif:
zıt, aykırı.
murat:
maksat, meram.
revaç:
rağbet, kıymet, değer.
sened-i özür:
özür senedi, suçun
bağışlanması için kuvvetli delil
olabilecek söz, belge.
sual:
soru.
suret:
biçim, tarz, görünüş.
Şeriat-ı ahmedî:
Hz. Muham-
med’in (
ASM
) tarif ettiği bildirdiği şe-
riat; İslâm dini.
tecelli:
belirme, bilinme, görünme.
ünvan:
san, ad, şöhret.
üslûb-i beyan:
beyan tarzı, ifade
şekli.
üslûp:
ifade yolu, kendine has ifa-
de veya yazı tarzı.
vehim:
zan, şüphe, yanlış ve esas-
sız düşünce.
acip:
tuhaf; hayrette bırakan.
ağraz:
gizli kinler, kasıtlar.
bedî:
.
cemî:
bütün.
cüz’î:
küçük, az.
esalip:
üslûplar, tarzlar, cihet-
ler.
garip:
kimsesiz; tuhaf, bam-
başka.
hidayet:
doğru yol, istikametli
yol.
ibraz:
meydana çıkarma, orta-
ya koyma, gösterme.
ima:
işaretle anlatma, üstü ka-
palı ifade etme.
inkılâbat:
inkılâplar, değişme-
ler.
irşat:
doğru yolu gösterme,
gafletten uyandırma.
itibar:
değer.
lisan:
dil.
lisan-ı hâl:
hâl dili, bir şeyin
duruşu ve görünüşü ile bir
mana ifade etmesi.
1.
Bu vehim Üstadımız tarafından “Hutbe-i Şamiyenin Zeyli” içinde yer alan “Reddü’l-Evham”ın
sonunda derç edilmiştir. Biz de oradaki hâli ile buraya alıyoruz.
2.
Ömrüm üzerine yemin olsun ki, asıl acayip olan, acayip kişilerin gözünde benim acayip
sayılmamdır.
3.
Selâm hidayete tâbî olanların üzerine olsun.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 99 |
m
akalâT
1...,89,90,91,92,93,94,95,96,97,98 100,101,102,103,104,105,106,107,108,109,...790
Powered by FlippingBook