22
20 Nisan 1909
Umum Zabitanımıza!
(1)
7 Nisan 1325, Serbestî, Sayı: 154.
geçenki makale-i âciziyede mektepli zabitan-ı askeri-
yeye karşı tevehhüm edilen neferatın pek ziyade nâbeca
olup asla ve kat’a muvafık-ı akıl ve hikmet olamayacağını
tafsilen izah eylemiştim. Bazı taraflarca maksadım sû-i
tefsire uğramış olduğundan, bittekrar izah-ı merama
mecbur oldum. Bu millet-i muazzama-i osmaniyenin ni-
gâhban-ı meşrutiyeti olan asakirin zabitleri, bilâistisna,
cümlesi şayan-ı ihtiram oldukları cihetle, efrad-ı asakirin
kâffesi kendi zabitlerine –ister mektepli, ister alaylı ol-
sun– onlara karşı itaat-i kâmilede bulunmaları şer’an ve
hikmeten vaciptir.
Bediüzzaman
* * *
23
7 Mart 1920
Kürdler ve Osmanlılık
(2)
22 Şubat 1336, İkdam, Sayı: 8273.
ikdam Ceride-i muteberesine,
evvelki günkü gazeteler, paris’te, Şerif paşa ile erme-
ni heyet-i murahhasası reisi Boğos nubar paşa arasında,
kürdistan ve ermenistan hakkında bir itilâf akdedildiğini
yazarak kürd efkâr-ı umumiyesinden istizahatta bulunu-
yorlardı.
akdetme:
söz verme, imzalama.
alaylı:
okulsuz; okul okumayan.
asakir:
askerler, erler.
asla ve kat’a:
hiçbir şekilde ve ke-
sinlikle.
bilâistisna:
istisnasız, ayırt etmek-
sizin.
bittekrar:
tekrar ederek, tekrarlı
bir şekilde.
ceride-i mutebere:
muteber, ge-
çerli gazete.
cihet:
yön.
cümlesi:
hepsi, tamamı.
efkâr-ı umumiye:
kamuoyu,
umumun düşüncesi, genel düşün-
ce.
efrad-ı asakir:
askerlerin fertleri,
bireyleri.
evvel:
önce.
heyet-i murahhasa:
yetkili ko-
misyon.
hikmeten:
ilmen, bir şeyin mak-
sadına uygunluk bakımından.
istizahat:
izah istemeler.
itaat-i kâmile:
tam itaat, mükem-
mel uyma, tâbi olma.
itilâf:
uyuşma, antlaşma.
izah eylemek:
açıklamak.
izah-ı meram:
maksat, niyet, arzu
iste€i açıklama.
kâffe:
tamamı, hepsi.
makale-i âciziye:
benim gibi bir
zayıfın makalesi yazısı.
maksat:
hedef, gaye.
mecbur olma:
zorunlu olma.
mektepli:
okullu; okul okuyan.
millet-i muazzama-i Osmaniye:
büyük ve geniş olan Osmanlı mil-
leti.
muvafık-ı akıl ve hikmet:
ak-
la ve ilme uygun.
nabeca:
yersiz, münasebetsiz,
uygunsuz.
neferat:
erler.
nigâhban-ı meşrutiyet:
meş-
rutiyetin gözcüsü, muhafızı,
bekçisi.
pek ziyade:
pek çok.
reis:
başkan.
sû-i tefsir:
kötüye yorma; kö-
tü yorum.
şayan-ı ihtiram:
hürmete,
saygıya de€er, lâyık.
şer’an:
dinî açıdan.
tafsilen:
ayrıntılı olarak.
tevehhüm etmek:
zannet-
mek, şüphelenmek, akıldan
geçirmek.
umum:
bütün, herkes.
vacip:
şart, gerek.
zabit:
subay, komutan.
zabitan:
subaylar, komutan-
lar.
zabitan-ı askeriye:
askerlerin
komutanları, asker subaylar.
1.
İki gün önce neşredilen makale için yapılan bu açıklama metni Serbestî gazetesinin 20 Nisan
1909 tarihli nüshasından alınmıştır.
2.
Bu makale İkdam gazetesinin 7 Mart 1909 tarihli nüshasından alınmıştır.
m
akalâT
| 106 |
Eski said dönEmi EsErlEri