Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 772

Fasıkımız Başka Fasıka Benzemez;
Ahlâkımız Dinimizle Kaimdir
(HaşİYe) (1)
Bizde biri fasıksa, galiben ahlâksızdır; ekser vicdansız olur.
zira bir arzu-i şerri, vicdanındaki imanın sedasını
İskâtla, susturmakla inkişaf edebilir. demek, o şahs-ı fa-
sık vicdanını, kalbini birdenbire sarsmadan, hem ma-
neviyatını
İstihfaf, iskât etmeden, tam bir ihtiyârla serbest şerri işle-
mez. Bundandır İslâm dini fasıkı hain bilir, hem görür
onu cani;
Şahitliğini reddeder. Mürtedi de zehir bilir; hem de bir
semm-i kàtil. onun için idam eder, heder eder kanını.
Fakat zimmî ve muâhidi, şartıyla ibka eder. niyettir hay-
rı hayreder. Hem icra-i adalet, din namına olmalı; tâ
akıl ve kalb ve vicdanı,
ruh ile de beraber, müteessir olsunlar, imtisal de etsin-
ler. Yoksa yalnız kanun, nizam namına olsa, yalnız mü-
teessir olur vehm-i insanî,
Hem vehmâlûd bir aklı müteessir ediyor. Vakta şerre
meyletse, onun vehmi düşünür hükûmet cezasını, te’di-
bin kamçısını;
Yalnız ondan korkar, eğer tahakkuk etse, tahkikteki işkâli
o vehmi teşci eder. Yahut itab-ı nâstan utanır, çeker
elini;
HaşİYe:
ehemmiyetli bir hakikat-i içtimaiye.
ahlâk:
insanlık seciyesi, yaratılışta
insanlığın gereği olan güzel davra-
nışlar.
ahlâksız:
insanlık şerefine yakış-
mayan işler, davranışlar yapan.
akıl:
us, idrak, düşünme, anlama
ve tedbir alma, iyi ve kötüyü; hayır
ve şerri ayırt edebilme özelliği.
arzu-i şer:
kötülük isteği.
birdenbire:
anîden.
cani:
acımasız, gaddar.
eğer:
şayet.
ehemmiyetli:
önemli.
ekser:
çoğunluk.
fasık:
günahkâr.
galiben:
çoğunlukla.
hain:
ihanet eden.
hakikat-i içtimaiye:
toplumsal
gerçek; sosyolojik gerçek.
haşiye:
dipnot.
hayır:
iyi ve faydalı olan şey.
hayretmek:
hayırlı kılmak.
heder:
Dökülmesi suç sayılmayan
kan.
hükûmet:
yönetim.
ibka etmek:
devamlı kılmak, sü-
rekli kılmak.
icra-i adalet:
adaletin yerine geti-
rilmesi, uygulanması.
ihtiyâr:
seçme.
imtisal:
işi benimseme, emre uy-
ma.
inkişaf:
gelişme.
iskât:
sükût ettirme, susturma.
islâm:
Müslümanlar.
istihfaf:
küçümseme, hafife alma,
önemini takdir etmeme, önemse-
meme.
işkâl:
müşküllük, güçlük, zorluk.
itab-ı nâs:
insanların ayıplaması,
azarlaması.
kaim:
ayakta duran, var olmaya
devam eden.
kalb:
insanın manevî, ruhanî yönü.
kanun:
yüksek bir irade tarafın-
dan konmuş olan kural.
maneviyat:
maddî olmayanlar,
manevî olan hususlar, ruha, hisse,
inanca ait şeyler.
meyletmek:
yönelmek.
muâhit:
İslâm devletine cizye
ödeyerek korunmakta olan gayri-
müslim.
mürtet:
irtidat eden, İslâm dinini
bırakarak eski dinine veya başka
bir dine geçmiş olan, din değişti-
ren.
müteessir:
etkilenmiş.
namına:
adına.
niyet:
bir şeyi yapmaya karar
verme, kalbin yönelişi.
nizam:
düzen.
ruh:
can, hayat ve duygular-
dan oluşan canlının manevî
yönü.
seda:
yüksek ses.
semm-i kàtil:
öldürücü zehir.
serbest:
başıboş, hiçbir kayda
bağlı olmayan.
şahit:
tanık.
şahs-ı fasık:
günahkâr kişi.
şer:
kötü ve zararlı olan şey,
kötülük.
tahakkuk:
gerçekleşme.
tahkik:
araştırma, inceleme.
te’dip:
haddini bildirme, ceza-
landırarak uslandırma.
teşci:
cesaretlendirme.
vakta:
ne zaman ki.
vehim:
zan ve kuruntu.
vehmâlûd:
şüphelere vesve-
selere bulaşmış.
vehm-i insanî:
insanın şüphe-
si, vesvesesi.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayrı
şerden ayırt etmeye yardımcı
olan ahlâkî duygu.
zehir:
öldürücü madde.
zimmî:
İslâm devleti teb’asın-
dan olan ve cizye denilen ver-
giyi ödeyen gayrimüslimler.
zira:
çünkü.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 772 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
Bu mebhas R/H 1337/1339 tarihli ilk baskı Lemaat’tan alınmıştır.
1...,762,763,764,765,766,767,768,769,770,771 773,774,775,776,777,778,779,780,781,782,...790
Powered by FlippingBook