Şayet tebeyyün etse, tebeyyün her vakit olmaz, ona te-
selli verir. Bu sır sebep olmuştur, içimizde adalet kay-
betmiş hürmetini.
Şer’ namına olmayan adalet, çendan, mahza öyle nama-
za benzer: Ya niyetsiz oluyor, ya kıblesiz oluyor, ya ab-
destsiz kılıyor o batıl namazını!
• • •
Mü’minin Mü’mine Karşı Vazifesi: Büyüğe Hürmet,
Küçüğe Merhamet, Müsaviye Muhabbet, Mürüvvettir
(1)
tek bir cani yüzünden masumları muhtevi bir gemi batı-
rılmaz. onun gibi, bir cani vasıf ve fiilin yüzünden çok
evsaf-ı masume
Muhtevi bir mü’mine adavet hiç edilmez. lâsiyyema,
sebeb-i muhabbet olan iman, tevhid ve İslâm gibi ev-
saf-ı mükerreme
Uhud dağı gibidir; adavetin sebebi olan hatalı şeyler, ça-
kıl taşları gibidir, o evsaf-ı mezmume.
evet, çakıl taşlarını Uhud dağı’ndan daha ağır telâkki et-
mek ne kadar akılsızlıksa, hem cinnet-i mahmume.
(Ha-
şİYe)
Mü’minin mü’mine karşı adaveti, o kadar elbette kalbsiz-
liktir; hem de mizan-ı histe mü’minlerde adavet, zıttır
İslâm-ı selâma.
muhtevi:
içine alan, içinde bulun-
duran.
mü’min:
iman eden, inanan.
mürüvvet:
cömertlik, iyiliksever-
lik, iyilik.
müsaviye:
denk.
namına:
adına.
sebeb-i muhabbet:
sevgi sebebi.
sebep:
neden.
sır:
bir iş veya şeyin püf noktası,.
şer’:
din, şeriat.
tebeyyün:
açığa çıkma.
tebeyyün etmek:
açığa çıkmak.
tek:
bir.
telâkki etmek:
kabul etmek, say-
mak.
teselli:
avuntu.
tevhid:
Allah’ın bir olduğu inancı.
vakit:
zaman.
vasıf:
özellik, sıfat.
vazife:
iş, görev.
adalet:
hak sahibine hakkını
vermek, düzen ve denge.
adavet:
düşmanlık.
batıl:
boş, hurafe, gerçeğe uy-
mayan, doğru ve haklı olma-
yan; dinde yeri olmayan, dinî
hükümlere zıt.
cani:
cinayet işleyen, gaddar.
cinnet-i mahmum:
Saçma sa-
pan konuşturan delilik.
çendan:
gerçi.
divanelik:
delilik.
elbette:
kesinlikle.
evsaf-ı masume:
günahsız va-
sıflar, nitelikler, sıfatlar.
evsaf-ı mezmum:
ayıplanan,
yerilen, beğenilmemiş özellik-
ler.
evsaf-ı mükerrem:
aziz, say-
gıdeğer, muhterem özellikler.
fiil:
iş, eylem.
haşiye:
dipnot.
hezeyan:
saçmalama, abuk
sabuk konuşma, herze.
hürmet:
saygı, itibar.
iman:
inanç.
islâm-ı selâm:
İslâm’daki ba-
rış, rahatlık, selâmet, esenlik.
lâsiyyema:
bilhassa, özellikle.
mahza:
yalnız.
masum:
günahsız.
merhamet:
acıma, koruma,
iyilikte bulunma.
mizan-ı his:
duygu terazisi, öl-
çüsü.
muhabbet:
sevgi.
HaşİYe:
Hezeyanlı, divanelik demektir.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 773 |
l
emaaT
1.
Bu mebhas R/H 1337/1339 tarihli ilk baskı Lemaat’tan alınmıştır.