Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 763

demek o zata kâfir demek, bir şart ile caizdir ki, yakinen
bir kanaat gelse, o söz küfürden tereşşuh etmiş, sıfat
ondan nâşidir, başka sebepten gelmez.
öyle sıfât, sözlerin pek çok sebepleri var. demek öyle va-
sıf ve kelâmın delâletinde şek var, küfre kat’î delâlet et-
mez.
evsaf-ı sairenin imana delâleti, hem düstur-i asıl bekadır.
onun da şahadetini tahakkuk-i imanî yakinen ispat
eder, suizan asıl olamaz.
Şek, yakinin hükmünü her dem zail edemez. nisyan ve-
ya sehiv ile, hata ve iltibasla, muhtemel bir söz ile ça-
buk tekfir edilmez.
eğer desen
: Muhtelif tarikatlerde vardır muhtelif ayinler,
ibadet şekli giymiş? derim: üç şartı varsa, bir niyet-i
hayır ile, belki de zarar vermez.
Birinci şartı
şudur: o münafi olmamak, kat’an vakar-ı zik-
re, hem adab-ı huzura.
ikincisi
, menhî olan ef’alin için-
de bulunmamak. Menhî olsa hiç olmaz.
o ef’al ve harekât, kastî birer ibadet nazarıyla yapma-
mak. evet, hâl ve harekât, ihtiyârî ve kastîden daha zi-
yade, olmalı şuursuz, incizabî, ıztırarî; başka çeşit ya-
kışmaz.
zira asl-ı ibadet, bizzat nefs-i zikirdir. o ahval-i mübaha
bir vesile-i müşevvik harekât tayinde, ihtiyâr-ı zakiri
ayet serbest bırakmış, mübahta takyit etmez.
çeği ortaya koymak.
kâfir:
Allah’ı inkâr eden.
kanaat:
görüş, fikir.
kastî:
kastederek, isteyerek, bile
bile yapılan.
kat’an:
kesinlikle, kat’iyen.
kat’î:
kesinlikle.
kelâm:
kelime, cümle, söz.
küfür:
inkâr, dinsizlik.
menhî:
yasaklanmış.
muhtelif:
çeşitli, değişik; pek çok.
muhtemel:
olabilirlik.
mübah:
dinin emri ve yasağı altın-
da bulunmayan.
münafi:
zıt, muhalif, uymaz, aykırı.
nâşi:
dolayı; kaynaklanan.
nazar:
fikir ve düşünce.
nefs-i zikir:
zikrin ta kendisidir.
nisyan:
unutma, unutkanlık.
niyet-i hayır:
iyilik niyeti, sevap
maksadı.
sehiv:
hata, yanlışlık, yanılma, ku-
sur.
sıfat:
hâl, keyfiyet, nitelik.
sıfât:
sıfatlar, keyfiyetler, nitelikler.
suizan:
kötü ve karamsar düşün-
ce, başkaları hakkında art niyetli
olma.
şahadet:
şahitlik.
şek:
şüphe, tereddüt.
şuur:
idrak, düşünce, bilinç.
tahakkuk-ı imanî:
imanın gerçek
olarak meydana çıkması.
takyit:
kayıt ve şarta bağlama,
şart koşma.
tarikat:
yol, usûl.
tayin:
belirlenme.
tekfir:
küfürle şuçlama.
tereşşuh:
sızmak, kaynaklanmak.
vakar-ı zikir:
Allah’ın isimlerini
anarak dua etme ve Allah’ı anma
heybeti.
vasıf:
özellik, sıfat.
vesile-i müşevvik:
teşvik eden, is-
teğini arttıran sebep, vasıta.
yakin:
kesin inanç.
yakinen:
hiç şüphe edilecek bir
tarafı bulunmaksızın, şüpheye
düşmeden.
zail:
yok olma, geçip gitme.
zat:
kişi.
zira:
çünkü.
ziyade:
çok fazla.
adab-ı huzur:
devamlı Allah’ın
huzurunda bulunmanın ge-
rektirdiği edep.
ahval-i mübah:
mübah hâller,
dinin emri ve yasağı altında
bulunmayan durum.
asıl:
esas, temel.
asl-ı ibadet:
kulluğun özü.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
ayin:
merasim, tören; gelenek,
usul; yol, davranış.
beka:
kalıcılık, devamlılık, sa-
bit olma.
belki:
kesinlikle, bilakis.
bizzat:
kendisi.
caiz:
dinen günahı olmayan,
helâl olan; uygun.
delâlet:
delil olma, gösterme.
delâlet etmek:
delil olmak,
göstermek.
dem:
an, vakit.
düstur-i asıl:
esas alınması ge-
reken kural.
ef’al:
işler, fiiller.
eğer:
şayet.
evsaf-ı saire:
diğer nitelikler,
sıfatlar.
hâl:
durum.
harekât:
hareketler.
hata:
kusur.
hüküm:
bir konuda verilen
karar.
ıztırarî:
mecburî, zorunlu, is-
ter-istemez.
ibadet:
kulluk görevi, tapınma.
ihtiyâr-ı zakir:
zikredenin ter-
cihi, dilemesi.
ihtiyârî:
tercihle ilgili, seçme
özgürlüğü ile ilgili.
iltibas:
Birbirine benzeyen
şeyleri şaşırıp karıştırma, birisi-
ni öteki zannetme.
incizabî:
cezbedilerek, kapıla-
rak.
ispat:
deliller ve şahitlerle ger-
Eski said dönEmi EsErlEri
| 763 |
l
emaaT
1...,753,754,755,756,757,758,759,760,761,762 764,765,766,767,768,769,770,771,772,773,...790
Powered by FlippingBook