Ruhun Dört Havâssına Dört Gayetü’l-Gayat Var
(1)
Vicdana dört anasır, ruha da dört havâstır: irade ve zihin
ve his, lâtife-i rabbanî.
Şu dörtten her birinin, var bir gayetü’l-gayatı: İradenin
gayeti ibadet-i rahmanî.
zihnin marifetullah, hissin muhabbetullah, lâtifenin şu-
huttur; bir ihsan-ı sübhanî.
Ubudiyet-i mutlak, ibadet-i kâmile dördüne de camidir;
bunun ismi takvadır, bir tabir-i kur’ânî.
Şeriatın esası, şu dörtleri terbiye, tenmiye ve tehziptir;
hem gayetü’l-gayatı, saik ve hem mizanı.
• • •
(2)
*G s’pG p¿rƒnµ`rdG »pa nôuK nDƒoe n’
İcat ve halk-ı kevnde vasıta sırf zahirî. ger vasıta hakikî
olsa idi, hem hakikî bir tesir verilse idi,
Hem bir şuur-i küllî verilmek lâzım idi, hem itkanın eseri,
hem sanatın kemali muhtelif olacaktı.
Hâlbuki en adîden en âlî, en küçükten en büyüğe kadar,
hiçbir vakitte nazar, fütur kusur görmedi.
Her şeyde itkanı, her şe’nde ihtimam derece-i kemalde.
Her mahiyet, kameti nispetinde biçilmiş; giydirmiştir
Mucid’i.
ibadet-i rahmanî:
rahmeti bütün
herkese yayılan ve bütün yaratıl-
mışların rızıklarını ve geçim şekil-
lerini içine alan rahmetin sahibi Al-
lah’a ibadet, kulluk yapmak.
icat ve halk-ı kevn:
varlıkların
yoktan yaratılması.
ihsan-i sübhanî:
Cenab-ı Hakkın
mahlûkatına ihsan ettiği bütün ni-
metler, ikramlar, hediyeler, bağış-
lar.
ihtimam:
dikkat gösterme, özen
gösterme.
irade:
dileme, tercih etme.
itkan:
sağlam ve mükemmel sa-
nat.
kamet:
boy, endam.
kemal:
olgunluk, mükemmellik.
lâtife:
kalbde bulunan ince his,
duygu.
lâtife-i rabbanî:
İlâhî hakikatlerin
hissedilmesine ve manevî zevkle-
rin alınmasına yarayan his, duygu.
lâzım:
gerek, gerekli.
mahiyet:
bir şeyin iç yüzü.
marifetullah:
Allah’ı tanıma, anla-
ma, bilme.
mebhas:
bölüm, kısım.
mizan:
ölçü, terazi.
mucid:
icat eden, yaratan, yoktan
var eden Allah.
muhabbetullah:
Allah sevgisi.
muhtelif:
çeşitli, değişik; pek çok.
müessir-i Hakikî:
her şeyi yapan
gerçek etken olan Allah.
nazar:
bakış.
nispetinde:
oranında, ölçüsünde.
nüsha:
bir eserin basılmış ya da
yazılmışlarından her biri.
ruh:
can, hayat ve duygulardan
oluşan canlının manevî yönü.
saik:
sevkeden, gönderen.
sırf:
sadece, yalnızca.
şe’n:
iş, faaliyet, olay.
şeriat:
kanun, hüküm; din.
şuhut:
görülmeyen âlemlerdeki
hakikatleri keşfen görme.
şuur-i küllî:
külli şuur, her şeyden
haberdar olma.
tabir-i kur’ânî:
Kur’ân’ın yorumu.
takva:
Allah korkusu.
tehzip:
ıslâh etme, düzeltme.
tenmiye:
Büyütme, yetiştirme; ar-
tırma, bereketlendirme.
terbiye:
iyi yönde eğitme.
tesir:
etkileme.
tevhid:
birlik.
ubudiyet-i mutlak:
tam manasıy-
la kullukta bulunma.
üstat:
usta, öğretmen.
vasıta:
araç.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayrı şer-
den ayırt etmeye yardımcı olan
ahlâkî duygu.
zahirî:
görünen.
zihin:
beyin, akıl.
adî:
basit, bayağı, sıradan.
âlî:
yüksek, yüce.
anasır:
geniş temel kaynaklar,
unsurlar.
bahis:
konu.
bilahare:
daha sonra.
bürhan-ı muazzam:
çok bü-
yük delil.
cami:
içine alan, toplayan.
derece-i kemal:
olgunluk,
mükemmellik derecesi.
esas:
temel prensip.
fütur:
usanma, usanç, bıkma.
gayet:
gaye, amaç.
gayetü’l-gayat:
asıl ulaşılmak
istenen hedef; gayelerin gaye-
si.
ger:
eğer.
hakikî:
gerçek.
hâlbuki:
oysa ki.
havâs:
duyular, duygular.
his:
duygu.
ibadet-i kâmile:
mükemmel
tam ibadet.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 755 |
l
emaaT
1.
İlk baskı nüshada bu mebhastan evvelki “Tevhidin İki Bühan-ı Muazzamı” bahsi, bilâhare
Üstadımız tarafından Lemaat’ın baş kısmına alınmıştır. Bu mebhas da R/H 1337/1339 tarihli
ilk baskı Lemaat’tan alınmıştır.
2.
Kâinatta Müessir-i Hakikî Ancak Allah’tır. (Bu mebhas da R/H 1337/1339 tarihli ilk baskı
Lemaat’tan alınmıştır.)