Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 746

Meselâ
(1)
Gk
ón
Hn
G o
?r
ƒ s
æ`n
ªn
àn
j r
øn
dn
h
Şu cümlenin zımnından, kavm-i Yehud’a mahsus bir tarz-
ı hırs-ı hayat, bir çeşit havf-ı memat, beşere ihtar eder
bir düstur-i garabet.
onlardan bir cemaat, huzur-i nebevîde, münazara ister-
ken: “kendini haklı bilen, mevti temenni edip, izhar et-
sin bir hüccet.”
teklif etti peygamber; kimse lisan-ı kàlle, etmedi hiç ce-
saret. Yine lisan-ı hâlle, hırs-ı hayat hissiyle, şimdiye-
dek o millet,
Hâlâ kılar istinkâf, mevti etmez temenni. Bunu bilsin her
cebîn: Havf-ı mevt, mevt getirir; hırs-ı hayat, zilleti. İş-
te i’caz-ı ayet!
Meselâ
(2)
r
ºo
c n
ABÉ n
°ùp
f n
¿
ƒ o
« r
ën
à°r
ùn
jn
h r
ºo
cn
AÉn
ær
Hn
G n
¿ƒ o
ëu
Hn
òo
j
Şu cümlenin zımnında, bedbaht kavm-i Yehud’un, kade-
rin kalemiyle alınlarına, yazılmış hayatî müthiş düstur,
daimî bir musibet.
o da budur: o kavmin cihanın aktârında hemen şimdiye
kadar mükerrer hedef olmuş, o bedbaht olmuş millet,
pek çok katliamlara. kızlarıyla hayatta sefahat âleminde
büyük rol oynanılmış. İşte bu kelâm der: o asırda hâ-
dise-i musibet,
aktâr:
her taraf.
asır:
yüzyıl.
bedbaht:
tâli’siz, bahtı kötü; akıl-
sız.
beşer:
insan, insanlık, âdemoğlu.
cebîn:
korkak.
cemaat:
topluluk, bir amaca yö-
nelmiş gurup.
cihan:
tüm dünya.
daimî:
devamlı.
düstur:
prensip, kural, kanun.
düstur-i garabet:
tuhaf, görülme-
miş kural, prensip.
hâdise-i musibet:
musibet, belâ
olan olay.
hâlâ:
devamlı, şimdi bile.
havf-ı memat:
ölüm korkusu.
havf-ı mevt:
ölüm korkusu.
hayatî:
hayata ait.
hedef:
gelecek, istikbal.
hırs-ı hayat:
yaşama hırsı.
huzur-i nebevî:
Peygamberin hu-
zuru, sohbeti; peygamberin yanı.
hüccet:
delil.
i’caz-ı ayet:
ayetin mu’cizeliği.
ihtar:
hatırlatma.
istinkâf:
kabul etmeme, reddet-
me.
izhar:
açıklama, gösterme.
kader:
her şeyin Allah’ın bilgisinde
olması.
katliam:
toptan imha.
kavim:
millet.
kavm-i Yehud:
Yahudî kavmi, Ya-
hudî milleti.
kelâm:
kelime, cümle, söz.
lisan-ı hâl:
hâl dili, bir şeyin duru-
şu ve görünüşü ile bir mana ifade
etmesi.
lisan-ı kàl:
konuşma, söz ile anlat-
ma.
mahsus:
müstakil olarak biri-
ne has olan, özel.
mevt:
ölüm.
millet:
aynı dine ve dile men-
sup topluluk.
musibet:
belâ ve felâket.
mükerrer:
tekrar tekrar ifade
edilmiş.
münazara:
bir konu üzerinde
belli kurallara uyularak yapı-
lan tartışma.
müthiş:
dehşete düşüren.
rol oynamak:
bir işte herkese
düşen pay.
sefahat âlemi:
ahlâksızlık, eğ-
lence ve zevk dünyası.
şimdiyedek:
şimdiye kadar.
tarz-ı hırs-ı hayat:
her şart al-
tında, ne olursa olsun hayatta
kalmak, hayatı sürdürmek dü-
şüncesinden kaynaklanan ya-
şama şekli, dünya hayatına
hırsla bağlı yaşama şekli.
teklif:
yapılma, kabulü veya
incelenme için sunma; bu
maksatla sunulan şey.
temenni etmek:
dilemek, is-
temek, arzulamak.
zımnında:
dolayısıyla anlata-
rak; içinde.
zımnında:
içinde.
zillet:
alçaklık, ezilmişlik.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 746 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
Onlar (Yahudiler) ölümü asla istemeyeceklerdir. (Bakara Suresi: 94.)
2.
Erkek çocuklarınızı boğazlayıp kadınlarınızı hayatta bırakıyorlardı. (Bakara Suresi: 49.)
1...,736,737,738,739,740,741,742,743,744,745 747,748,749,750,751,752,753,754,755,756,...790
Powered by FlippingBook