Tekrar-ı Kur’ân’ın Bir Sırrı
(1)
Bazen görünür bir nurda nâr, tahkikte tekrar, tezkâr ile
takrir, terdat ile ihtar; güzeldir büleğaya, hutebaya.
İnsan nasıl her an havaya, her gün gıdaya, her hafta zi-
yaya, her ay nisâya, her sene devaya
Muhtaç ve hem fakirdir. tekerrür-i esbapla müsebbebat
eder teceddüd-i iade; ona tekrar denilmez. öyle de in-
san-ı zûzekâya,
Aklı, canı, cenânı, hem sırrı, hem vicdanı, her an haki-
kate muhtaçtır, her dakikada hakka dahi müştaktır, her
zaman âşıktır tecellâya.
Her saat kezâ zikre fakirdir, her günde marifete taliptir.
Şu hacat tekerrür eder, kur’ân dahi tekrar ile sevk edi-
yor ziyaya.
tekrarı ciddî tezkâr. evet, tekrar bazen kusurdur, fakat
lezaiz ve zevaid olan umurda, ki ziynet olur eşyaya,
Meselâ bir taamda, eğer kùt ve gıda ise, tekrarı ülfet ve-
rir, ünsiyete sebeptir. Mizaç daim müştaktır, me’nus
olan gıdaya.
ger tefekküh nev’indense, lezzeti teceddütte, tekrarı
usandırır. Meselâ bir kelâmda hakikat-i sabite, ki kabil-
dir nemaya;
tekrarı takrir eder, iadesi tahkiktir, kalb dahi öyle ister.
eğer üslûb-i suret ise, tenevvüü lâzımdır, müstahsen bü-
leğaya.
an:
zaman.
bazen:
ara sıra.
büleğa:
güzel söz söyleme sanatı
ile meşgul olanlar, edabiyatçılar.
cenân:
gönül, kalb, yürek.
ciddî:
önemli, samimî.
daim:
devamlı.
deva:
ilâç, çare, tedbir.
eğer:
şayet.
fakir:
muhtaç, ihtiyacı olan.
ger:
eğer.
hacat:
ihtiyaçlar.
hak:
doğru, gerçek, hakikat; doğ-
ruluk.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i sabite:
değişmez, sabit
olmuş gerçek.
huteba:
hutbe okuyanlar, hatipler.
iade:
geri verme.
ihtar:
hatırlatma.
insan-ı zûzekâ:
zeki insan.
kabil:
uygun.
kelâm:
kelime, cümle, söz.
keza:
bunun gibi.
kùt:
yaşatacak gıda, yaşamak için
yenen şey, yiyecek, rızık.
lâzım:
gerek, gerekli.
lezaiz:
lezzetler; tatlı ve zevkli şey-
ler.
marifet:
tasavvufî bilgi, ilhama da-
yanan vasıtasız bilgi.
me’nus:
alışılmış, alışık, ünsiyet
edilmiş.
mizaç:
farklı kabiliyet ve şekilde
yaratılmış olmak.
muhtaç:
ihtiyaç sahibi.
müsebbebat:
bir sebeple olanlar,
sebeple meydana çıkanlar, netice-
ler.
müstahsen:
beğenilen.
müştak:
iştiyaklı, arzulu, özleyen.
nâr:
ateş.
nema:
artma, çoğalma.
nevi:
tür, çeşit.
nisâ:
kadın.
nur:
ışık, aydınlık.
sevk:
yöneltme.
sır:
ince, dakik hakikat; gizem; in-
san ruhunda bulunan bir hissin
adı.
taam:
yiyecek.
tahkik:
doğruluğunu ispat etme,
doğrulama.
takrir:
yerleştirme; sağlamlaştır-
ma.
talip:
istekli.
teceddüd-i iade:
tekrar yeni-
lenme.
teceddüt:
tazelenme, yenilen-
me.
tecellâ:
hakka yönelen kalble-
rin hak nuruyla parlaması, Al-
lah’ın nurunun, Allah’a yöne-
len kimselerin iç dünyasında
görünmesi, ortaya çıkması.
tefekküh:
meyve.
tekerrür:
tekrarlanan.
tekerrür-i esbap:
sebeplerin
tekrarlanması.
tekrar-ı kur’ân:
Kur’ân’da bu-
lunan tekrarlar.
tenevvü:
çeşitlilik.
terdat:
tekrar.
tezkâr:
hatırlama, anma , hatı-
ra getirme, yâd etme.
umur:
işler.
ülfet:
alışkanlıktan kaynakla-
nan gaflet, bilgisizlik.
ünsiyet:
alışkanlık.
üslûb-i suret:
görünüş şekli,
tarzı.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayrı
şerden ayırt etmeye yardımcı
olan ahlâkî duygu.
zevait:
fazlalıklar, fazla şeyler.
zikir:
Allah’ı hatırlamak ve an-
mak; anma.
ziya:
aydınlık, ışık.
ziynet:
süs.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 748 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
Bu mebhas R/H 1337/1339 tarihli ilk baskı Lemaat’tan alınmıştır.