Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 765

Vazifede külfeti taşıttıran o tattır, şevki veren o lezzet. zî-
şuura nispeten gayette olan kemal ne kadar cazip imiş.
gayr-i müdrike nispet, bizzat o faaliyet öyle cazibedardır.
sa’ye onu sevk eder, tesbihle şükreder. zira Hâlık’ını
tanırmış.
Bu sırdandır ki, rahat zahmet, zahmet rahattır. Âtıl şakî,
saî şakirdir. Meşietten gelen nizama âtıl asi, saî mutî
imiş.
• • •
Ekserin Ateşiyle Ekal de Yanar; Yoksa Sırr-ı Teklif
Fâş Olursa Hikmet-i İmtihan Zayi Olur
(1)
Masum ekalliyet, günahkâr bir ekserin musibetinden olur
hissedar-ı azabî. zira teklif, nazarî kalsa, kalır ihtiyâr;
sırr-ı teklif-i şer’î, hem hikmet-i iptilâ, kat’an tahakkuk
eder. teklifin telkininde bedahet ve zaruret olsa, olur
ıztırar;
İhtiyâr zail olur, hem hikmet-i teklifî, iptilâ zayi olur. Bir
asi günahkâr,
Muhterık hanesinde bir masum da var idi. ger bir dest-i
gaybî ile, masum masun kalsa idi, maadin-i ervahın
tenmiyesine medar,
Hem sebeb-i tehzibi olan evamir-i imtisalî, nevahî-i içti-
nabî sebebiyle elmaslaşmış ebu Bekir-i namdar, hem
de o sahib-i gâr,
oluş.
ihtiyâr:
seçme, tercih, irade.
iptilâ:
belâya uğrama, musibete
düşme.
kat’an:
kesinlikle, kat’iyen.
kemal:
olgunluk, mükemmellik.
külfet:
zahmet, sıkıntı, zorluk; yük.
lezzet:
tatlılık; haz, tat, zevk, keyif.
maadin-i ervah:
ruhların cevher-
leri, madenleri.
masum:
günahsız.
masun:
korunmuş, sâlim, sağlam.
medar:
dayanak noktası, sebep,
vesile.
meşiet:
dileme, bir şeyin olmasını
isteme.
muhterık:
tutuşup yanan.
musibet:
belâ ve felâket.
mutî:
itaat eden.
nazarî:
uygulanmamış, uygulama-
ya dayalı olmayan, yalnız görüş
hâlinde bulunan, teorik.
nevahî-i içtinabî:
çekinilmesi
uzaklaşılması gereken yasaklar.
nispet:
oranlama.
nispeten:
kıyasla, oranla.
nizam:
düzen.
sahib-i gar:
Peygamberimizin (
ASM
)
mağara arkadaşı.
saî:
çalışkan.
sa’y:
çalışma.
sebeb-i tehzip:
güzelleşme sebe-
bi.
sevk:
yöneltme.
sır:
anlamakta, anlatmakta aklın
âciz kaldığı şey.
sırr-ı teklif:
imtihan sırrı.
sırr-ı teklif-i şer’î:
İslâmiyetin, di-
nin imtihan sırrı.
şakî:
durumundan şikayet eden,
yakınan.
şakir:
şükreden.
şevk:
gayret, heyecan.
şükretmek:
nimet ve iyiliğin sahi-
bini tanıma ve ona karşı minnet
duyma.
tahakkuk etmek:
gerçekleşmek.
teklif:
insanın sorumlu olması, im-
tihan.
telkin:
öğüt verme, fikir aşılama.
tenmiye:
büyütme, yetiştirme.
tesbih:
Cenab-ı Hakkı şanına lâyık
ifadelerle anma, Allah’a söz, iş,
davranış ve kalble içten ibadet et-
me.
vazife:
iş, görev.
zahmet:
sıkıntı.
zail:
yok olma, son bulma.
zaruret:
mecburiyet, zorunda ol-
mak, zorunluluk.
zayi :
yitik, zarar, ziyan.
zayi olma:
kaybolma, boşa gitme.
zira:
çünkü.
zîşuur:
akıllı, ve şuur sahibi.
asi:
isyan eden, başkaldıran.
atıl:
hareketsiz, durağan.
bedahet:
açıklık, âşikâr, ispata
ihtiyaç olmayacak derecede
açıklık.
bizzat:
kendisi.
cazibedar:
çekici.
cazip:
her şeyi kendine çeken,
cezp edici.
dest-i gaybî:
görünmeyen el.
Ebu Bekir-i namdar:
meşhur
olan Hz. Ebu Bekir.
ekal:
en az.
ekalliyet:
azınlık.
ekser:
çoğunluk.
evamir-i imtisalî:
uyulması
yapılması gereken emirler.
faaliyet:
hareket, gayret; akti-
vite, etkinlik.
fâş :
açık, meydanda.
gayet:
çok, pek çok.
gayr-i müdrik:
idraksiz, anla-
yışsız.
ger:
eğer.
hâlık:
yaratıcı.
hane:
ev.
hikmet:
imtihanın, faydalı ve
birçok amaca yönelmiş olma-
sı, İlâhî gayesi.
hikmet-i iptilâ:
belâya uğra-
ma, musibete düşme hikmeti.
hikmet-i teklif:
insanın vazife-
li sorumlu oluşunun hikmeti.
hissedar-ı azabî:
azaptan, sı-
kıntıdan pay, hisse alan.
ıztırar:
mecburiyet, zorunlu
Eski said dönEmi EsErlEri
| 765 |
l
emaaT
1.
Bu mebhas R/H 1337/1339 tarihli ilk baskı Lemaat’tan alınmıştır.
1...,755,756,757,758,759,760,761,762,763,764 766,767,768,769,770,771,772,773,774,775,...790
Powered by FlippingBook