Hatta ki en hasis bir maddede hayatın lemaatını serper.
öyle de her şeyde rızkı da hem eker, hem saklar.
o hayat nuruyla birleşmek içindir zerrat-ı meyyite. Bir kıs-
mı hakikî cesettir; toplanır. Bir kısmı mecazî cesettir;
rızık olur gelir, birleşir, tutuşur. rızık dahi münteşir, hem
geniş cesettir. elhâsıl, hayatın ikidir cesedi.
Birisi muhassal, diğeri münteşir. rızık ile hayatın ikisi ikiz-
dir, tev’emdir; nazar-ı kudrette bir olur kıymeti.
“kudret”tir her şeyi ademden çıkarır. “kader”dir birinci
cesedi nazmedip giydirir. “İnayet” topluyor rızkını
münteşir cesedi.
teksifle sevk eder, besletir. Yalnız bir fark var: Hayatın,
mazbut ve muhassal olduğu içindir, def’aten görünür
zîhayat cesedi.
rızık ise, tedricî münteşir olduğu içindir, vesvese verdirir
beşerin zalim ihtiyârı, tavassut etmezse. Atideki hüküm
vakidir, doğrudur:
“Açlıktan ölmek yok, rızıksızlık öldürmez.” zira ki beden-
de çok vardır ihtiyat mahzenleri; her biri doludur.
lâhm ile çok şeyler suretinde muhadder, orada müdah-
har bir gıda-i ekser. o gıda bitmeden şahsın mevti
gelir.
o mevtin sebebi, rızıksızlık değildir. zira o yüz güne kâfi
idi; o ise on günde fevt oldu.
tavassut:
aracılık.
tedricî:
yavaş, yavaş.
teksif:
sıklaştırma, koyulaştırma,
yığma, toplama.
tev’em:
ikiz.
vaki:
meydana gelen, olan.
vesvese:
kuruntu, şüphe.
zalim:
zulmeden.
zerrat-ı meyyite:
ölü zerreler,
cansız atomlar.
zîhayat:
canlı.
zira:
çünkü.
adem:
yokluk.
ati:
gelecek.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
beşer:
insan.
ceset:
beden.
def’aten:
aniden.
elhâsıl:
sözün özü.
fevt olmak:
ölmek.
gıda-i ekser:
çok gıda.
hakikî:
gerçek.
hasis:
basit, sıradan.
hüküm:
bir konuda verilen
karar.
ihtiyâr:
tercih gücü, seçme.
ihtiyat:
tedbirlilik, işlerde basi-
ret üzere bulunmak; yedek.
inayet:
yardım, iyilik.
kader:
her şeyin Allah’ın bilgi-
sinde olması.
kâfi:
yeterli.
kıymet:
değer.
kudret:
Allah’ın her şeye gücü
yetmesi.
lâhm:
et.
lemaat:
parıltılar.
madde:
unsur.
mahzen:
erzak yeri.
mazbut:
belli, belirtilmiş, sınır-
lı.
mecazî:
gerçek olmayan.
mevt:
ölüm.
muhadder:
kapalı, örtülü.
muhassal:
hasıl edilmiş, mey-
dana getirilmiş.
müdahhar:
iddihar olunmuş,
yığılmış.
münteşir:
her yere yayılmış.
nazar-ı kudret:
Allah’ın herşe-
ye yeten kuvvetine göre.
nazmetmek:
düzenlemek,
düzene koymak.
rızık:
Allah tarafından her canlı
için ayrılmış nimet.
sevk etmek:
göndermek.
suret:
tarz, yol, şekil. biçim.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 697 |
l
emaaT