Zaika Telgrafçıdır; Telziz ile Baştan Çıkarma
(HaşİYe)
rububiyet-i İlâh hikmet ve inayeti, ağızla hem burun-
la, iki merkezi teşkil eylemiştir içinde hudut karakolu;
hem
Muhbirleri de koymuş. Şu âlem-i sağirde damarları te-
lefon, asapları telgraf hükmüne vazeylemiş. Şamme te-
lefonu, hem
telgrafa zaika inayet memur etmiş o rezzak-ı Hakikî,
erzak üstüne koymuş rahmetten bir tarife: taam ve levn
ve hem
rayiha. İşte şu havâss-ı selâse, o rezzak canibinden
birer ilânnamesi, birer davetnamesi, bir izinnamesi, hem
Bir dellâldır ki, muhtaç ve müşteriler, hep onlarla celp
olur. Mürtezık hayvanlara zevk ve rü’yet ve şemm, bi-
rer alet vermiş. Hem
taamları muhtelif ziynetlerle süsletmiş. Hevaî gönülleri
avutup, lâkaytları tehyiç ile cezp etmiş. Vakta, taam
girse hem
Ağza, birden bire zaika her tarafa bir telgraf çekiyor be-
denin aktârına. Şamme telefon veriyor, gelen taam
nev’i, hem
HaşİYe:
iktisat Risalesi’
nin çekirdeğidir. Belki on sahife olan
iktisat Risa-
lesi’
ni kablelvücut on satırda okumuş.
aktâr:
etraf, çevre, her taraf.
âlem-i sağir:
küçük âlem olan in-
san bedeni.
alet:
araç, organ.
asap:
sinirler.
avutma:
aldatma.
canip:
yön, taraf.
celp:
çekme.
cezp:
çekmek.
davetname:
davetiye.
dellâl:
duyuru yapan.
erzak:
yiyecek- içecek.
haşiye:
dipnot.
havâs-ı selâse:
üç duyu. görme,
tatma ve koklama.
hevaî:
nefsine düşkün; ciddi şeyle-
re karşı ilgisiz.
hikmet:
yüksek bilgi; akıl, söz ve
hareketteki uygunluk.
hudut:
sınır.
hükmüne:
değerine, yerine.
iktisat:
sınırsız insan gereksinme-
lerinin karşılanmasında kıt kay-
nakların alternatif kullanımlar kar-
şısında karar verme ve seçim yap-
ma yollarını inceleyen sosyal bir
bilim dalı.
ilânname:
duyuru.
inayet:
yardım, iyilik.
izinname:
izin belgesi.
kablelvücut:
ortaya çıkma-
dan, meydana gelmeden ön-
ce.
lâkayt:
ilgisiz, duyarsız.
levn:
renk.
memur:
görevli.
muhbir:
haber veren.
muhtaç:
ihtiyaç sahibi.
muhtelif:
çeşitli, değişik; pek
çok.
mürtezık:
rızıklanan.
müşteri:
alıcı.
nevi:
tür, çeşit.
rahmet:
acıma, merhamet et-
me, iyilik ve ihsanda bulunma.
rayiha:
koku.
rezzak:
rızık verici Allah.
rezzak-ı Hakikî:
gerçekte rı-
zık veren.
risale:
kitapçık.
rububiyet-i ilâhî:
Allah’ın ter-
biye ediciliği.
rü’yet:
görme.
satır:
manzum yazının her bir
cümlesi.
şamme:
koku alma duygusu,
burun.
şemm:
koklama.
taam:
yiyecek.
tarife:
öğretme, yol gösterme,
tanıtıcı liste.
tehyiç:
heyecan vermek.
telziz:
zevk ve lezzet alma,
tatlandırma.
teşkil:
meydana getirme.
vakta:
ne zaman ki.
vazeylemek:
koymak, yerleş-
tirmek.
zaika:
tat alma duygusu, dil.
zevk:
tatma.
ziynet:
süs.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 700 |
Eski said dönEmi EsErlEri