Ya ah, ya elhamdülillâh diyecek, tahattur edecek. Aah ve
ah ruhunda müstetir bir elem gösterir. Bir derdin vü-
cudu,
tercüman oluyor. ooh ve elhamdülillâh ise, ruhunda
münderiç, kalbinde mümteziç bir lezzet, bir nimetin
muhbiri,
Mazharı oluyor. Aah ve ah dedirttiren lezaiz, oluyor leza-
iz-i mazi.
zevali tahattur, tasavvur; hem kalbe, lisana aah ve ah de-
dirir, ettirir feryadı.
nasıl ki zeval-i elem lezzet olur; öyle de zeval-i lezzet de
elemdir, hem vehm-i zevali.
Belki de zeval-i lezzetin tasavvur, tahatturu ruhanî elem-
i müstemir. Bu sırdır uşşâk-ı mecazî!
Her biri bir divan, her divan bir feryat. Şu feryat, bu elem-
den gelir. Âlâm-ı mazidir lezzet-i zevalî;
ooh ve elhamdülillâh, hem kalbe, lisana dedirtir. Bir gün-
lük lezzetin zevali, müstemir elemdir. Bir günlük ele-
min zevali,
daimî lezzettir. ruhunda muzmerdir, düşünmek deşmek-
tir. Beşerin vicdanı, insanın fıtratı,
İstiyor daima, daimî bir lezzet, müstemir bir nimet. o ise
muhabbet, marifet, tefekkür, tecelli-i kemalât-ı ruhî,
Füyuzat-ı kalbî, lem’a-i hakikat, emel-i saadet. İmandır,
yakindir bunların hem başı, esası.
• • •
âlâm-ı mazi:
geçmişte kalan
elemler, sıkıntılar.
belki:
kesinlikle, bilakis.
beşer:
insan; insanlık.
daima:
devamlı.
daimî:
sürekli olan.
divan:
şairlerin şiirlerinin toplandı-
ğı kitap.
elem:
acı.
elem-i müstemir:
sürekli, kesinti-
siz acı, üzüntü.
elhamdülillâh:
Allah’a hamd ol-
sun.
emel-i saadet:
mutluluk arzusu,
isteği.
esas:
asıl, öz.
feryat:
bağırıp çağırma, figan.
fıtrat:
yaratılış.
füyuzat-ı kalbî:
kalbe ait fezizler,
inayetler.
lem’a-i hakikat:
gerçeğin parıltısı.
lezaiz:
tatlar, lezzetler.
lezaiz-i mazi:
geçmişte kalan lez-
zetler.
lezzet:
tatlılık; haz, tat, zevk,
keyif.
lezzet-i zevalî:
bitip kaybolan
lezzet.
lisan:
dil.
marifet:
bilgi.
mazhar:
bir şeyin göründüğü,
çıktığı yer.
muhabbet:
sevgi.
muhbir:
haber veren.
muzmer:
saklı.
mümteziç:
birleşik.
münderiç:
içine konulmuş.
müstemir:
sürekli, kesintisiz.
müstetir:
saklı, gizli.
nimet:
iyilik, lütuf, ihsan, ba-
ğış.
ruh:
can, hayat ve duygular-
dan oluşan canlının manevî
yönü.
ruhanî:
ruha ait.
sır:
gizem, gizli gerçek.
tahattur:
hatırlama.
tasavvur:
tasarlama, zihinde
şekil verme.
tecelli-i kemalât-ı ruhî:
ruha
ait mükemmelliklerin ortaya
çıkması, görünmesi.
tefekkür:
fikir geliştirme, fay-
dalı, varlık üzerinde mantık
kurallarıyla düşünme.
uşşak-ı mecazî:
hakikî aşk sa-
hibi olmayan aşıklar.
vehm-i zevalî:
bitmeden bite-
ceğini düşünme.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayrı
şerden ayırt etmeye yardımcı
olan ahlâkî duygu.
vücut:
varlık.
yakin:
kesin inanç.
zeval:
bitme, sona erme.
zeval-i elem:
elemin bitmesi,
sona ermesi.
zeval-i lezzet:
lezzetin sona
ermesi, bitmesi.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 704 |
Eski said dönEmi EsErlEri