Böyle Zamanda Tereffühte İzn-i Şer’î Bizi Muhtar Bırakmaz
lezaiz çağırdıkça, “sanki yedim” demeli. “sanki yedim”
düstur eden, bir mescidi yemedi.
(HaşİYe 1)
eskide ekser İslâm filcümle aç değildi. tenauma ihtiyâr
bir derece var idi.
Şimdi ise ekseri açlığa düştü kaldı. telezzüze ihtiyâr izn-i
şer’î kalmadı.
sevad-ı azam, hem ekseriyet-i masumun maişeti basittir.
tegaddi besatetiyle onlara tâbi olmak,
Bin kere müreccahtır, ekalliyet-i müsrife, ya bir kısım se-
fihe tegaddide tereffüh noktasında benzemek.
• • •
Lezzetin Elemde, Elemin Lezzette
(HaşİYe 2)
(1)
ey musibetzede! Âlâmın hedefi, muvakkat lezzetten ziya-
de, muvakkat eleme tebessüm etmeli, hoş geldin
demeli,
Yüzüne gülmeli. Âlâmlar arılara benzer; ilişsen toplanır
başına, lâkaytsan dağılır işine. kim geçmiş ömrünü,
Yüzünü çevirip düşünse, ya kalbi ya lisanı, ya “Aah”ı ya
“ooh”u,
mü elinde olan.
musibetzede:
musibet görmüş,
felâkete uğramış, belâ ve kazaya
uğrayan.
muvakkat:
geçici.
müreccah:
tercih edilen, üstün tu-
tulan.
namında:
adında.
nazım:
vezinli kafiyeli söz dizisi.
sefih:
akılsız, malın ve paranın de-
ğerini bilmeyen; müsrif, rezil, aşa-
ğılık, bayağı.
sevad-ı azam:
Müslümanların ek-
seriyeti, çoğunluk.
tâbi:
uyan.
tahattur:
hatırlama.
tebessüm:
gülümseme, gülüş.
tegaddi:
beslenme.
telezzüz:
zevk ve lezzet peşinde
koşma.
tenaum:
nimetlerden çoklukla
faydalanma.
tereffüh:
bolluk içinde refahla ya-
şama.
vezin:
ölçü.
ziyade:
çok.
âlâm:
üzüntüler, elemler ve sı-
kıntılar.
basit:
sade.
besatet:
sadelik, basitlik.
beşer-i pürşer:
çok şerli kötü-
lüklerle dolu insanlık.
bina etmek:
yapmak, inşa et-
mek.
derece:
miktar, ölçü.
düstur:
prensip, kural, kanun.
ekalliyet-i müsrif:
israfçı azın-
lık.
ekser:
çoğunluk.
ekseriyet-i masum:
günahsız,
aldatılmamış çoğunluk.
elem:
acı.
elhamdülillâh:
Allah’a hamd
olsun.
filcümle:
genellikle, çoğunluk.
garip:
güzel.
haşiye:
dipnot.
hedef:
maksat, gaye.
heves:
arzu, istek
ihtiyâr:
seçme.
islâm:
Müslümanlar.
izn-i şer’î:
dinin izni.
kere:
defa.
kısım:
bölüm.
kıt’a:
bölüm, şiirde dörtlük.
lâkayt:
ilgisiz, duyarsız.
lezaiz:
tatlar, lezzetler.
lisan:
dil.
maişet:
geçim.
mescit:
küçük cami, namaz kı-
lınan yer.
muhtar:
dilediğini yapan, hük-
HaşİYe 1:
İstanbul’da
Sankiyedim
namında bir mescit var. “sanki yedim”
diyen adam, hevesinden kurtardığı paralarla bina etmiş.
HaşİYe 2:
Bunun da vezni gariptir. “ey beşer-i pürşer” kıtası gibi nazma
dikkat etmek gerektir.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 703 |
l
emaaT
1.
Bu mebhas R/H 1337/1339 tarihli ilk baskı Lemaat’tan alınmıştır.