Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 696

Bir zaman bir hayvanı gördüm. Bîçare, bir deri bir kemik;
yavrular getirdi. Muktedir valide bir kemik bulamazdı.
Âciz yavrulara, sekiz musluğunda akar bir lâtif rızık geldi,
beslettirdi. Mugaddi bir madde kudretten verildi.
o zaman rahm-ı maderde sakindi, ez’aftı, a’cezdi, rızkı
da ahsendi, ekmeldi. geldi de dünyaya âcizdi, zaifti,
rızkı da kâmildi, hasendi. Bir parça büyüdü, ihtiyârı gel-
di; zahmete de çattı. İktidarı yoktu; ebeveyn şefkati
muini edildi.
İhtiyâr-iktidar beraber geldiği bir zaman, ipi boğaza do-
landı, kendisi kendine bıraktı. o vakit ihtiyâr, nereye
ilişti; karıştı!
İhtiyâr girmedi mideye, bedene; makine işledi, nizamı
bozmadı. Hanede, beldede işledi, çalıştı;
nizamı bozuldu, noksan da bıraktı. İhtiyâr daimî demeli:
(1)
…/q
ón
L »/
a m
¥r
Rp
Q »/
a Én
æ°p
ùo
Ør
fn
G '
‹p
G Én
æ`r
?p
µn
J n
’ Én
æ s
`Hn
Q
!
İktidar demeli daimî:
(2)
…/
Or
ƒn
Yn
h ?/
Fr
ón
H ?/
a n
?r
«n
?n
Y o
âr
?s
cn
ƒn
J »/q
Hn
QÉn
j
Hayvanın rızkı da, hayatı kadardır nazar-ı kudrette
mevki-i kıymeti.
nasıl ki o kudret, âdeta bahane buluyor, hayatı veriyor;
öyle de, rızkını önünde halk eder, serpiyor.
güya ki kudret çalışır, hummalı bir faaliyetle âlem-i me-
vatı âlem-i hayata, kesifi lâtife kalb ve tebdil eder.
a’cez:
en âciz, en güçsüz.
âciz:
güçsüz.
âdeta:
sanki.
ahsen:
daha iyi.
âlem-i hayat:
diriler, canlılar dün-
yası.
âlem-i mevat:
ölüler dünyası.
bahane:
sebep, vesile.
belde:
bulunulan yer, mahal.
bîçare:
çaresiz, zavallı, şaşkın.
dâhilinde:
içinde.
daimî:
sürekli.
ebeveyn:
anne-baba.
ekmel:
mükemmel.
ez’af:
en zayıf.
faaliyet:
çalışma, hareket, hare-
ketlilik.
güya:
sanki.
halk etmek:
yaratmak.
hane:
ev.
hasen:
iyi.
hayvanı:
canlı.
hummalı:
başka bir şeye meydan
vermeyecek kadar gayretli.
husus:
konu.
ihtiyâr:
seçme.
iktidar:
hükmetme gücü.
kalb ve tebdil etmek:
değiş-
tirmek ve dönüştürmek.
kâmil:
mükemmel.
kesif:
katı, yoğun.
kıymet:
değer.
kudret:
Allah’ın her şeye gücü
yetmesi.
lâtif:
güzel, hoş, ruh ve zevk
okşayan ince güzelliğe sahip.
mevki:
yer, makam.
mugaddi:
gıdalandırıcı, besle-
yici, hoş.
muin:
yardımcı, himaye edici.
muktedir:
güçlü.
nazar-ı kudret:
Allah’ın kud-
reti yanında, nazarında.
nefis:
kendi şahsı.
nizam:
düzen.
rahm-ı mader:
anne rahmi.
rızık:
Allah tarafından her canlı
için ayılmış nimet.
sakin:
duran, yerleşmiş olan.
şefkat:
acıyarak ve esirgeye-
rek sevme, içten ve karşılıksız
merhamet; karşılıksız yardım
etme.
tevekkül:
Allah’a güvenme,
itimat.
vakit:
zaman.
valide:
anne.
zahmet:
sıkıntı.
zaif:
kuvvetsiz, dermansız.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 696 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
Ey Rabbimiz, çalışmamız dâhilindeki rızık hususunda bizi nefsimizin eline bırakma!
2.
Ey Rabbim, rızkımın gelmesi hususunda önce de sonra da sana tevekkül ettim.
1...,686,687,688,689,690,691,692,693,694,695 697,698,699,700,701,702,703,704,705,706,...790
Powered by FlippingBook